32 mins read

Finansal Bağımsızlığın İlk Yılı

Bugün, yani bu podcast bölümünün yayına alındığı tarih 6 Ocak 2023. Yine ileride dinleyecek olanlar için bir zaman algısı oluşturmak adına bu tarihi vermem gerekiyor. Son zamanlarda da böyle tarihler çok vermeye başladım farkındayım ama bence çok sonraları buralara bakanlar için küçük ama önemli bir ayrıntı bu. Ayrıca bu tarihin yine bir başka önemi var sayılır. 1 yılı geçmiş ben istifa vereli. Tam olarak 27 Aralık 2021’de işten çıkışım resmi olarak tamamlandı. Sanıyorum daha önce de bahsetmiştim aslında iş bırakacağımı Eylül ayında şirkete ilettim, birkaç görüşme ve yasal da süreçlerden sonra ancak 27 Aralık’ta görevimden ayrılmış oldum. Bu arada geçen 3-4 aylık süre de çok garipti. İstifa edeceğimi ya da tebligat gönderdiğimi herkes biliyor, bir yandan da toplantılara katılmaya devam ediyorum, işin bir ucundan tutmaya çalışıyorum, garip zamanlardı hepimiz için. Ekim ayı gibi şirket telefonunu ve iş bilgisayarını bıraktım. Tam olarak o esnada üstümden büyük bir yük kalktığını hissettim. Yine duygu olarak hatırladığım en net bölüm; ilk istifa isteğimi iletip artık tamamen bırakma konusunda kararlı bir şekilde yaptığım konuşmanın çıkışı oldu. Daha önce de birkaç kere bahsettim yine benzer şekillerde yıllar içinde başka iş bırakma girişimlerim de vardı. Bunlar tabi pek olgun fikirler değildi o sıralarda, daha çok bir serzeniş gibi olmuştu o dönem. Fakat bu son istifa görüşmemde, artık karşı taraf da ne kadar net olduğumu görünce pek bir şey demediler ve bir anda görüşmeden artık yakın bir zamanda işsiz kalacağı kesinleşen biri olarak çıktım. İşte benim için, o an hissettiğim duygu bambaşkaydı.

Bunun altında bambaşka fikirler de var. Bağımsızlık bir deklarasyonla birlikte geliyor. Ulusal Bağımsızlık günlerine bakın mesela. Hepsinin arkasında büyük acılar ya da yıllarca sürmüş sonunun belli olmadığı zaferler var. Aynı Nazım Hikmet’in şiirindeki sincap gibi büyük bir ciddiyetle yaşamak gibi. Yaşamak şakaya gelmez. Çünkü bir bakmışsın yaşın 50, çocuklar evleniyor, hayattan istediklerini gerçekleştirememiş olmanın üzüntüsü üstünde. Önünde kalan ne kadar olduğu belli olmayan bir zaman diliminde boş bir ceviz kabuğu gibi savrulup gidiyorsun zifiri karanlıkta. Bu bir anda olabilir. Eğer dikkat etmezsen. Büyük bir ciddiyetle hedefine ulaşmak için çalışmazsan. İşte belki tüm bunları başarmış olmanın verdiği içsel huzur ve diğer duygu durumları; hiçbir şeyle değişilemez. Daha önce en azından birkaç bölümde işin bu kısmıyla ilgili; birikim ve hedeflere ulaşmak konusunda sanırım birçok bölüm yaptık şu ana kadar. Finansal Özgürlüğe Giriş / Fare Yarışından ÇıkışFinansal Özgürlük ve HayatÖzgürlüğe ve Varlığa Giden Basit Yol bu bölümlerin hepsinde birbirinden farklı açılardan bu ulaşılması hedeflenen ana uzanan yolculuğa kendi açımdan bir ışık tutmaya çalıştım. Bu bölümlerden sonra artık özgürlük kelimesi yerine bağımsızlık kelimesini kullanmaya başladım. Bunun sebebini yine 29. Bölümde Finansal Bağımsızlık Ne Anlama Gelmeli? Sorusunun cevabını bulmaya çalışırken paylaşmıştım dinleyenler hatırlayacaktır.

Bugün artık, bu bağımsızlık deklarasyonunu yaptıktan sonrasını konuşacağız. Bu 1 yılda neler oldu, ben ne yapıyorum, portföy durumu nasıl, günüm nasıl geçiyor veya ne gibi değişiklikler oldu; şeffaf olabildiğim kadar aktarmaya çalışacağım bunları. Böyle bir bölüm yapma fikrim hep vardı, finansal bağımsızlık sonrası, başlığı altında ama tabi bir de geçtiğimiz aylarda bir dinleyici bununla ilgili mail atınca tam olarak 1 yıl sonra bir değerlendirme şeklinde kafamda hazırladım bu bölümü. Başarabildiniz mi? diye sormuştu. Geleceğe daha güvenli bir şekilde bakabildiğimi, başarı kriterini artık benim kendimin belirlediğinden bahsetmiştim ben de cevap olarak. Hatta şöyle yapalım. Direkt o cevap mailini burada okuyalım. Diğer dinleyenler için de belki bazı soruların cevaplarını buluruz orada. Ben de tekrardan ne yazdığıma bir bakmış olurum hem. Bu soruyu soran İbrahim Bey’e şöyle bir dönüş yapmışım:

Öncelikle güzel yorumlarınız için çok teşekkürler. Ayrıca tekrar geriye dönüp 10 ayımı değerlendirmemi sağladınız.
Böyle kararlar almak mutlaka herkes için oldukça zordur fakat bazen daha ileriye sıçrayabilmek için birkaç adım geri atmak gerekebilir.
İstifa kararımı aldığımda tam olarak ne yapacağım konusunda pek bir fikrim yoktu ve sadece artık bırakmak istiyordum. Yeterli birikimim olduğunu düşündüm ve en azından yapabileceğim ek işlerle hayat standartlarımı koruyabileceğimi hissettim. Her şeyden önce bu güvenceyi sağlayan şey, uzun yıllar başarısız olsam bile, yaşamımı idame ettirecek kadar bir birikimim olduğu hissinin rahatlığında karar aldım.
Bu kararımı çok uzun bir süredir sürekli olarak aile içinde de gündeme getirdiğim için sanırım artık ne yapmak istiyorsa yapsın, bir şey demeyelim gibi bir yol izlediler fakat oldukça da üzüldüler. Ailem üzülse de bu süreçte en büyük destekçim ve yol göstericim, zaman zaman olumlu yönde eleştirmenim, eşim oldu. Sanırım neredeyse 1 yıl olmadan da ailem de bu durumu kabullendi ve yapmaya başladığım işlerle ilgili gurur duyduklarını söylüyorlar. 
Ayrıca aynı yerimde kalıp; daha mutsuz ve başarımın kendi standartlarıma göre ölçülmediği bir yerden, başarısız olmak endişesiyle ayrılmamak ve yeni şeyler denememek çok mantıksız gelmişti bana. Geçtiğimiz yıl, yılbaşından birkaç gün önce resmi olarak iş bıraktım ve sanırım bundan sonra yılbaşında iki ayrı kutlama yapacağım. Kendimi başarılı olarak hissediyorum, çünkü önüme koyduğum hedefleri, yine kurumsal bir disiplinle ama bu sefer kendi adıma düşünerek belirliyorum ve bunları gerçekleştirmeye çalışıyorum. O yüzden başarılı olduğumu hissediyorum ve hatalı olduğum ya da eksiklerim üzerine gitmek için çevremden ve ailemden performans değerlendirmemi alıp ilerliyorum. Yöneticimden değil.
Fakat her şeye rağmen bir bilinçle ve yeterince güvenli bir şekilde bu adımların atılmasının sağlıklı olacağını düşünüyorum. Kendi adıma bir daha o eski hayatıma dönmeyeceğimi en azından neredeyse kesinleştirmiş olmak başarı kriterini benim açımdan tamamlıyor. Fakat hedefler ve hayaller tabi ki hiç bitmiyor ve yapılacak, başarılacak yeni hedefleri her zaman insan kendi önüne koyabiliyor.
İlk yıl tamamlandığında “Finansal Özgürlüğün İlk Yılı” adında bir podcast bölümü hazırlayacaktım ve henüz bunun üzerine düşünmeye başlamamıştım. Bu değerlendirmenin ilk adımını atmamı sizin mailiniz sağladı o yüzden tekrardan teşekkürler.
Yolculuğunuzda başarılar dilerim size de,
Saygılarımla,

Bu cevap; burada da anlatmaya çalışacağım her şeyi benim açımdan özetliyor ve bu podcast bölümünü hatta burada kapatabiliriz. Tabi şaka bir yana, bu soruya karşı biraz hile yapıyorum aslında. Başarı kriterini kendin belirlemek mesela. Şimdi okuyunca tekrardan değişik bir fikir olarak geldi. Fakat işin kilit noktası da belki tam burası. Biz genellikle bize verilen görevler üzerinden, belirli bir iş takvimi ve performans üzerinden bir başkası tarafından değerlendiriliriz ve bu kişi genelde yöneticimiz olur. Zaman zaman ters bir şey söyler, tüm gemileri yakma noktasına geliriz. Hepimiz yaptığımız işin en iyisi olduğunu düşünürüz ve bunun değer görmediğini hissederiz yine bazı dönemlerde. Aynı şekilde iş hayatı dışında sosyal çevrede de veya yakın çevremizde de benzer bir oyunun içindeyiz. Onaylanmak ihtiyaçlarımız hiç bitmiyor. Yeni bir araba, yeni bir ev ya da lüks bir harcama yaparken bu onaylanma arzularımızı tatmin etmek için hareket ediyoruz genellikle. Bu da zaten sıkça sözünü ettiğimiz fare yarışının kendisi işte. Tüm bunlardan sıyrılıp, kendini bu döngünün dışına atıp bütün bu sizin adınıza belirlenen başarı kriterlerini yıkıp sazı kendi elinize almak istediğinizde; zaten başarılı oluyorsunuz. Durum tam olarak bu zaten. Ve çoğunlukla bu önümüzdeki başarı engellerinin ne kadar kısıtlayıcı olduğunun pek farkına varamıyoruz. Geçenlerde bir yerlerde izlemiştim. Youtube’da değişik bir alışkanlığım var bilmiyorum bu şekilde yapanlar mutlaka vardır ama; çok garip ve farklı şeyler izlediğim için algoritma genellikle önüme yine böyle değişik videolar çıkarıyor. Youtube’u bir arama motoru gibi de kullanıyorum zaten. Anasayfadaki bu dikkatimi çeken videoları hep daha sonra izle kısmına atıyorum. Hatta bazen sadece bu işe çok ciddi bir zaman harcıyorum aynı bir arama motoru gibi YouTube anasayfamda inebildiğim kadar aşağı inip dikkat çeken şeyleri daha sonra izle kısmına kaydediyorum. O kısımda hep çok fazla, bir izlenecek şey listesi hazır duruyor. Neyse çok fazla uzatmadan yine buraya eklediğim videolardan birinde tabi görsel desteğiyle birlikte şöyle bir fikir vardı:

Biz genellikle hayatta bir doğrultuda giderken, önümüze bir engel çıktığında bunu bir duvar gibi görüyoruz. Eğer üstünden atlayacak kadar kısa bir engelse tabi rahatlıkla geçebiliriz. Fakat eğer ciddi bir engel varsa önümüzde; sadece aynı şeyleri yaparak ya da diğerlerinin yaptığı şeyleri taklit ederek bu engelleri aşmaya çalışıyoruz. Tabi sonuç genellikle olumsuz. Başarısız oluyoruz yani. Bu sefer yönümüzü değiştirerek aşamadığımız o engeli veya duvarı orada bırakarak, bir başka yöne doğru dönüyoruz. Yine bu yönde giderken bir noktada tekrardan karşımıza bir engel çıkıyor. Yine belki küçük bir problemse aşabiliyoruz. Hatta bazılarımız bu küçük problemlerde de takılabiliyor. Ya da problemlerin, engellerin, duvarların büyüklüğü küçüklüğü kişiden kişiye göre değişiklik de gösterebiliyor. Fakat tekrardan bir noktada; karşımıza çok ciddi bir problem çıkıyor. Yine aynı şeyleri denemeye başlıyoruz. Sürekli karşılaştığımız problem karşısında aynı çözümü deneyip farklı bir sonuç bekliyoruz. Başarısız olduğumuzda bu yönden de geri dönüp bir başka tarafa doğru gitmeye çalışıyoruz. Sonra tekrar aynı şeyler. Yine bir duvar karşımızda bir noktadan sonra. Tekrar dönüyoruz ve bir diğer tarafa doğru hareket etmeye devam ediyoruz. Er geç mutlaka bir engel çıkacak ama, yine bir duvara toslamamız an meselesi. Ve tüm bunların sonunda; bunu bir koordinat gibi düşünürsek; kuzey, güney, doğu, batı her yöne gittik ve her tarafta kendimize artık aşılması imkansız gördüğümüz duvarlar ördük. Artık bir hapishanenin içindeyiz. Ve işin acı tarafı; bu her yöne gittiğimizde eğer ilk problemlerde ya da küçük bir engelde geri dönersek; sonunda içinde kalacağımız hapis alanı da o kadar daracık bir yer olacak. Fakat çok ileri gitsek de pek bir şey değişmiyor; konsept olarak en azından. Çünkü hala bir kafesin içinde kalıyoruz. Bu tabi ki şimdi hemen aklımıza gelecek herhangi bir problemi çözene kadar zorlamak anlamına gelmiyor. Ama bugün beni bir roket fırlatmak üzere bir uzay programına alsalar elbette karşıma çıkacak problemleri çözmem mümkün değil. Ya da bu mantaliteyle zorlamaya çalışıp bir çözüm üretmeye çalışsam mutlaka bir yerlerde yanlış yaparım. Fakat hayatta karşılaştığımız problemler genellikle uzay mühendisliği eğitimi gerektirmiyor. Ve çoğunlukla denemediğimiz farklı bir yoldan belki de sonradan pişman olduğumuz çözümsüz problemlerimizin, bizi bir duvar olarak sınırlamasına izin veriyoruz.

Hayatımızdaki birçok problemde bu sınırları kendimize koymak; sonunda bir öğrenilmiş çaresizliğe de dönüşüyor. Kendi kendini ispat eden bir teoriye dönüşüyor. Finansal Bağımsızlık da bu problemlerden biri hayatımızdaki. Ve bu anlamdan baktığımızda, bu engelin ya üstünden atlamamız gerek, ya altını kazarak diğer tarafa ulaşmamız gerek. Ya da belki; bu önümüze çıkan duvarın belki sınırsız olmadığını da keşfedebiliriz. Duvarın bir noktada sonu var ve oradan rahatlıkla elini kolunu sallayarak da diğer tarafa geçebilirsin. Hayvanlara benzer bir deney yapılıyor daha önce yine bir yerde izlemiştim. Koca bir arazide sadece belirli bir alanı kapatıyorlar. Hayvan buradan çıkamadığını gördüğünde yan tarafa doğru gitmeyi denemiyor bile. Bizim engellerimiz de biraz buna benziyor.

O yüzden, uzun lafın kısası, duvarın diğer tarafına geçebildiğimi hissettiğimden dolayı; kendimi bu hedefleri başarmış birisi olarak görüyorum. Tabi ayrıca bu yaptığım şey artık hemen hemen bir işe dönüştü nerdeyse, sizin yorumlarınız ve geri dönüşleriniz de o yüzden benim için çok değerli ve bu da bir başarı kriteri en azından bu podcast açısından. Şu an için aldığım tek eleştiri diksiyon konusunda. Genellikle konular ya da içerik anlamında herkesin ortak fikri ya da en azından geri dönüş yapanların diyeyim, her şey çok iyi görünüyor. Ama bir kesim bu podcastlerin bir noktasından sonra düzeltmek için ufak bir eğitim aldığım diksiyondan biraz şikayetçi. Haklı tarafları var. Eşim de benzer bir görüşte bu arada. Bunun yanında bu değişimden önce de tam tersi şekilde yine bazı geri dönüşler oluyordu diksiyonu düzeltmemi isteyen. Fakat sanırım ya ben vur deyince öldürdüm ya da herkesi tam olarak memnun etmenin yolunu henüz bulamadım. Orta bir nokta ayarlamaya çalışıyorum ama bu düşündüğümden daha zormuş. Özellikle eğitimden sonra. Bu ama benimle alakalı bir problem ve çözümünün ne olduğunu bildiğim bir şey. Önümde böyle bir engel olduğunu hissediyorum şu anda ve bu duvarı kendime bir sınır olarak büyütmeden, farklı şeyler deneyerek problemi aşmaya çalışıyorum. Tabi yine bununla ilgili veya bambaşka bir şey de olabilir; eleştirilerinizi iletmekten lütfen çekinmeyin. Ben yakıt depomu bu eleştirilerle doldurmaya çalışıyorum. Radikal bir doğruculuk ve şeffaflık bence her zaman insanı geliştiren bir şey.

Tekrardan konuya dönecek olursak; işte bu duvarlardan birinin öteki tarafına geçtiğimi daha istifa ettiğim ilk günden itibaren hissettim. Belki o dönemler biraz daha belirsizdi şu zamanlara göre ama artık iş hayatının benim için bittiğine yine neredeyse emin gibiydim o zaman da. Finansal Bağımsızlığımı deklare etmiştim artık. Çevremde ve ailemde biraz garip karşılandı tabi. Pek anlam veremediler. Tabi bir kısmı bugünün gelmesi için birikim yaptığımı biliyordu ama yine de endişe duyan da çok oldu. Aslında ben şöyle bir hesap yaptım. O ilk iş hayatına atıldıktan kısa bir süre sonra aldığım arsa hala duruyor. Yıllar içinde ciddi bir değere de geldi. Ayrıca yine onun yanında ciddi bir birikim de yaptım. Bunu nasıl yaptığımı zaten çok uzun uzun anlattım şu ana kadar diğer bölümlerde ara ara. Her şey kötü gitse bile; en azından bana yetecek çok çok uzun süre beni hayatta tutacak bir birikimim var elimde. Yine her şey çok çok daha kötü gitse bile; en sonunda arsayı satıp portföyü yine çok yüksek rakamlara çıkarabilirim. Fakat sanırım yalnızca matematiksel olarak yetmesi gereken rakama çok yakın bir portföyüm olsa, bu riski almazdım. Arsa beni biraz güvenli tarafta hissettirdi. Hatta aptallık yaptığımı düşündüm bu hesaplamalara girdikten sonra. Çünkü daha önce de istifa edebilirmişim gibi gördüm hesap sonunda.

Aldığım riskin, içinde kaldığım fare yarışının gerçeklerinden daha güvenli bir marj yarattığını hissettiğimden dolayı kararım kesinleşti. En azından kendi içimde kesindi. Bu yüzden hiçbir şey yapmamayı düşünerek iş bıraktım. Yani tabi, mutlaka bir şeyler yapacağımı biliyordum ama ne yapacağımdan ya da ne yapmak istediğimden pek emin değildim diyebilirim. Biraz kervan yolda düzülür mantığı aslında. Tabi bunu hayatın üzerine bir karar hakkında vermek için kullanmak biraz garip görünüyor. Fakat tam buraya uyan bir söz var. Yeri gelmişken kullanmak istiyorum çok sevdiğim bir sözdür: “Hiç sahip olmadığın bir şeyi elde etmek için, daha önce hiç yapmadığın bir şey yapmalısın” demiş birisi. Bu daha önce kurduğumuz, kendimizi hapsettiğimiz duvarlar örneğiyle de çok örtüşüyor.

Tam olarak bu düşüncelerle karar aldım ama henüz ne yapacağını bilmeyen işsiz biriydim. Şimdi dönüp bu 1 yıla baktığımda, bugünkü portföy büyüklüğünün de ya da yaptığım bu yayınların şu anki durumunu da tahmin bile edemezdim sanırım. Hayatımda daha büyük değişiklikler de oldu. 2022’nin ilk yarısında evlendim. Bu belki en beklenmeyen tarafı oldu. Tabi damat ne iş yapıyor kısmı biraz garip bir süreç olarak geçti ama sanırım şu anda herkes alışmış durumda. Zaten yılın ilk yarısı evlilik işleriyle çok yoğun bir şekilde geçti ne olduğunu bile anlayamadım pek. Mayıs aylarına gelirken; öyle durduk yere kafamda bu podcast fikri belirdi diyebilirim. Çok uzun bir süredir ben de sıkı bir podcast dinleyicisiyim, nasıl yaparım, ne konuşurum veya böyle bir şeyi becerebilir miyim bunun üzerine biraz düşündüm Nisan-Mayıs boyunca. Biraz da sıkıldım sanırım oturmaktan. Bir de yaptığım şeyi başka kimsenin yapmadığını gördüm. Bu boşluğu zaten çok daha uzun bir süredir görüyorum ama tabi böyle bir fırsatım yoktu öncesinde. Gerçekten zaman ayrılması gereken bir iş çünkü bu. Podcast zaten niche bir konsept. Bir de bunun üstüne finans, ekonomi ya da finansal bağımsızlık kısmı bu dar dinleyici kitlesi içinde daha da niche bir konu. Fakat bu bence bir avantaj. En azından o dönem böyle olduğunu düşündüm. Podcast yapmak isteyenlerin birçoğu kafasında her şeyden konuşacakları ya da çok genel bir podcast yapacakları üzerine bir plan yapıyorlar ama bence bu yanlış. Bu sadece podcast için de geçerli değil, içerik üretiminde dar bir konu üzerine yoğunlaşmanın daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Dinleyenler zaten eksik olan bir şeyi arıyorlar. Kötü yapsanız bile birçok kötü tarafını göz ardı etmeye de hazırlar. Ayrıca niche konularla ilgili olanlar bu tarz içerik sahiplerine bir tık daha insaflı yaklaşıyorlar bana kalırsa. Yaptığı işe daha çok değer veriyorlar pek fazla olumsuz eleştiri yapmıyorlar. Ne zaman daha genel bir kitleye hitap edilirse; işler o zaman biraz daha değişiyor. Eleştiriler daha çok gelmeye başlıyor. Ya da herkesin keşfettiği bir şeyi; artık eskisi kadar beğenmeme durumu başlıyor. En azından benim gözlemlerim bu şekilde. Böyle bir iş planı yaptım işte kafamda o dönem. Buradan hala bir gelir elde etmiyorum ama bunu yapmak aynı zamanda bana Satoshi TV ekibiyle birlikte çalışma fırsatı getirdi. Bu da bence çok önemli bir ayrıntıydı. Ayrıca daha önce de birkaç kez tekrarladığım bir şey; dinleyicinin bir ürüne dönüştürüldüğü bir içerik çeşidini çok sevimsiz buluyorum. Hele özellikle finansal bağımsızlık üzerine bir içerik için bu bence tamamen çıkar çatışması yaratıyor. Kendi finansal bağımsızlığını kitle üzerinden reklam gelirleriyle ya da aylık ücretli üyelik konseptiyle, öyle özel bir şeyler sunmak üzerine kurgulamak bana çok samimiyetsiz ve art niyetli geliyor. Ve yine tekrar etmek istiyorum, bilginin ücretsiz olması gerekiyor. Bu belki bir başka içerik tarzı için kullanılabilir yöntemler olabilir. Yine de reklamlara boğulan podcast yayınlarına tamamen karşı olsam da kitlenin yardımıyla içerik üreticisinin desteklenebildiği bir gelir modeli yaratılabilir tabi ki; yine samimiyeti kaybetmeden ama. Fakat finansal bağımsızlık kategorisi çok daha farklı bir noktada bu modellerin yanında. 1 hafta tavan gidecek hisse açıklayan telegram gruplarından pek farkı kalmıyor bu tarz içerikler de o gelir modeline evrildiğinde. En azından benim fikrim bu yönde ve bu düşünceyle başladım bu yayınlara.

Tabi ilk bölümü kaydetmek, içeriğini hazırlamak diğer tüm bölümlerin hepsinden zor oldu. Haftalık bölümler hazırlıyorum ama o ilk bölüm için galiba 1 aya yakın bekledim. Yazdım, çizdim birkaç farklı kayıt denedim, hiç hazır hissetmedim. Sürekli sağından solundan çekiştirdim ama bir noktada kayıt tuşuna bastım sonunda ve 19 Mayıs gibi özel bir tarihte yayın başladı. Yapmış olmak, mükemmel olmaktan daha iyidir ya da yapmak, mükemmeliyetten daha iyidir diye bir söz var. Gerçekten doğru. Harekete geçme kısmında genellikle problemler yaşıyoruz ama bazen yalnızca hareket halinde olmak tahmin edilemeyecek sonuçlar doğuruyor.

Gelelim günüm nasıl geçiyor kısmına. Ben ne yapıyorum ve 1 yılda neler oldu sorularının cevabını kısmen verdim sanırım. 3 aylık bilanço dönemleri harici borsa kısmı çok yoğun geçmiyor. Fakat bu içerik üretme durumunu kendimce bir iş gibi görmeye başladığımdan beri borsayla biraz daha az ilgilenmeye başladım. Genellikle ekran takibi yapmayan birisiyim ve bunu da yine kimseye önermem ama; yeni fırsatları kovalayabiliyor olmak benim için çok daha önemliydi. Sanki son zamanlarda fırsatları kaçırıyormuş gibi bir his var içimde. İstifa etmemiş olsam ve çalışıyor olsaydım sanırım Kontrolmatik gibi firmaları henüz daha çok erkenken keşfetmiş olabilirdim. Burada firma ismi verirken hep söylüyorum, tekrar söylemekte fayda var; paylaştığım isimler bir yatırım tavsiyesi değil sadece bir örnek kurgusu içinde kullandığım isimler. Normal çalışma hayatında iş tempom çok yoğun olsa da borsanın bu kısmıyla çok daha rahat bir şekilde ilgilenebiliyordum bunu fark ettim sadece. Ya da eskiye göre kulaklarımı biraz tıkamış olabilirim; fırsatları yakalayamıyor gibi hissediyorum çünkü. Bu tabi bir yandan benim tarzıma da uygun bir durum çünkü yıl içinde çok fazla işlem yapan birisi de değilim. Çok uzun süredir yalnızca alım tarafında işlem yapıyorum ve yine çok çok uzun bir süredir portföyde bir değişikliğe gitmedim. Sadece bu yaz sonu bayadır düşündüğüm bir değişiklik yaptım, hatta geç kaldığımı düşündüğüm için sürekli ertelediğim bir değişiklikti. Oyak Çimento ve Enerjisa’dan çıkıp buradaki parayı Vakko’ya aktardım. Bu işlemi de kısa aralıklarla iki seferde yaptım. Genellikle uzun vadeye yayılan alımlarım oluyor özellikle bu sene eşimle birlikte pek yapamasak da aylık alımlar üzerinden fiyata bakmadan giden biriyim ama Vakko’da bilanço açıklanmadan önce hızlı bir şekilde giriş yapmak istedim ve beklediğim gibi de oldu. Bunun haricinde bu ağır kanlılık bana gün içinde inanılmaz vakit yaratıyor. Hiçbir al sat işlemi ya da fiyat kovalamadığımdan dolayı bu anlamda günüm tamamen boş. Sadece KAP uygulaması üstünden şirketlerin bildirimleri açık; herhangi bir bildirim geldiğinde anlık bunlara bakıyorum. Tabi bir de hikayelerinde bir değişiklik yaratabilecek haber takiplerini yapıyorum -ki bunu günlük yapmaya pek gerek kalmıyor. Ve dediğim gibi, yalnızca bilanço dönemleri bir tık daha yoğun geçiyor.

Burada yine belki ilgilenenler için bir öneri olabilir. Bilanço dönemlerinde ben şirketlerin finansal tablolarını pdf olarak bilgisayarıma aldıktan sonra dosyanın üstüne notlar alıyorum. Önemli yerleri işaretliyorum, kendimce sorular çıkarıp yine dosyanın o noktasına highlight olarak eklemeler yapıyorum. Hatta bazen bu soruların cevaplarını tam olarak bulamadığımda bunları toplu olarak şirketlere mail atıyorum. Bir sonraki dönem bilanço gelene kadar bu dosyaların üstünde ciddi bir kendimce sadeleştirme ve hikâye kurgusu hazırlıyorum. Bir sonraki bilanço geldiğinde yaptığım ilk iş önceki dosyayla karşılaştırmak, sonra devam eden problemleri ya da kafamdaki soruları bu yeni dosyaya aktarmak ve yeni dosya üzerinden tekrar bir takip dönemi başlıyor. Bu yöntem benim için çok yararlı oldu, belki denemek isteyenler için de faydalı olabilir o yüzden paylaşmak istedim.

Tabi bunların dışında bir günümü daha iyi değerlendirebilmek için aynı çalışma hayatındaki gibi kendime bir çalışma sistemi kurdum sayılır. Kış gelene kadar özellikle her sabah işe gidiş saatlerinde uyanıp yürüyüşe çıkıyordum yaklaşık 1 saat süreli falan. Bunu özellikle sabah 7.00 – 7.30 gibi yapıyordum çünkü işe giden insanları görmek istiyordum biraz da. Hatta onların da beni görmesini istiyordum. Çünkü ben çalışma hayatındayken sabah bu saatlerde işe giderken kenarda böyle gamsızca yürüyüş yapanları gördüğümde arkalarından çok küfür ettim. Bilmiyorum, bana çok sinir bozucu geliyordu özellikle yaşlılar hariç bu sabah yürüyüşüne çıkanlar. Aynı şeyi yapmak, bana gün için ciddi bir motivasyon verdi ama. Bir de bu yürüyüşlerin en büyük artısı, aslında biraz da başlama sebebim zamanı daha efektif kullanmaya çalışmak. Kitap okumaya pek vakit ayıramadığımı fark ettiğimden bu 1 saatlik yürüyüş boyunca sesli kitaplar dinleyerek bu eksiği kapattım. Hatta sanıyorum benim için günün en verimli saatleri bu zamanlar oluyor çünkü günün geri kalanında pek verimli çalıştığım söylenemez. Fakat yine de önümde bir içerik takvimi var. Aylık olarak kendime hazırladığım hem satoshi tarafı için hem burası için hazırladığım deadline süreleri var. Ve bu çalışma şeklinin tabi eğer bu bir çalışma diyebilirsek en önemli tarafı; bu deadlineları ben kendi kendime koyuyorum. Herhangi birisi benim adıma bir karar vermiyor ve bu sanırım özgür olabilmenin en önemli kriteri. Kendime biraz da laçka bir şekilde 6 günlük bir çalışma takvimi hazırlıyorum haftalık olarak. Bunun büyük bir kısmı araştırma ve okuma üzerine geçiyor. En azından haftanın 1,5 – 2 günü bunla geçiyor ve sonrasında bölüm hazırlığı aşaması. Sonra kayıt ve düzenleme yine 1 gün ve yayın giriyor. Yani bir bakıma oldukça dolu ve yoğun geçiyor ama daha da yoğunlaştırabileceğimi hissediyorum nedense. Ya da daha verimli bir çalışmayla süreleri azaltabileceğimi düşünüyorum diyebilirim. Ve hiç aklımın ucunda bile olmayan bu podcast yayıncılığı, gerçekten çok zevk alarak yaptığım bir şeye dönüştü. İlk motivasyonum sadece anlatacak bir şeylerim olduğunu bilmem ve biraz da bazen karşı cinsten duyduğum ses tonun güzelmiş geri dönüşleri; bunlar size bir fikir veriyor ve hiç tahmin edilemeyecek bir şeye evrilebiliyor işler. Hayat gerçekten enteresan bu anlamda.

Biraz da portföy durumundan bahsetmek istiyorum. Genellikle tam rakamlar vermesem de olabildiğince şeffaf bir şekilde paylaşmaya çalışıyorum aslında bunu. Hatta twitter’da aynı şirketler gibi 3 aylık portföy raporumu yayınlamaya başladım geçtiğimiz dönemden itibaren. Bu geçtiğimiz yılın kapanış 3 aylık raporunu da paylaştım, yine onu görmemiş olanlar için açıklamalar kısmına o flood’un bir linkini bırakırım.

Aylık raporlar belki takip açısından daha ilgi çekici olabiliyor ama ben bunu 3 aylık yapmak istedim. Portföyün getirisini paylaşıyorum ve genel durumuyla ilgili yorumlar yapıyorum ve bu bence yeterli sayılır. Aylık takip tabi ki önemli ama bu 3 aylık bildirimle biraz da uzun vadenin mantığını göstermeye çalışıyorum aslında. Bu yıl ayrıca ciddi bir temettü geliri olacak geçtiğimiz senelere göre. Geçtiğimiz tüm yıllara kadar bu paranın neredeyse tamamını tekrardan hisselere yatırıyorduk. Bu kartopu etkisi fikrini eşime de aşıladım o da kendi hisselerinde aynı şekilde ilerliyor. Fakat sanırım bu sene, ilk defa bu gelirlerin belki de hepsini ya da bir kısmını harcama olarak kullanabiliriz gibi görünüyor. Buna henüz karar vermedik ama bu geçtiğimiz yıl portföyü büyütebildiğimiz kadar büyüttük ve artık meyveleri biraz toplamanın zamanı geldi gibi. Bir de 2022 yılı portföyü çok ciddi oranda katladığımız bir yıl olsa da bunun her zaman böyle olmayacağının bilincindeyiz. O yüzden daha güvenli tarafta kalmak isteyebiliriz ve temettü gelirleri konusunda önümüzde karar verebilmek için 3-4 aylık bir süreç daha var. Bu gelirlerin bir kısmını değerlendirebileceğimiz yer belki güzel bir yurtdışı tatili olabilir. Ya da buna benzer bir harcama. Fakat bunu, tekrardan aylık birikimlere odaklanarak da yapabileceğimizi düşünüyorum. Portföyümüzü tam olarak ya da yüzdesel bazda paylaşmıyorum ama twitter hesabımda takip ettiklerime bakarsanız portföyün nelerden oluştuğunu tam olarak görebilirsiniz. Böyle bir yöntem geliştirdim kendimce yalnızca portföyümde olan şirketleri takip ettiğim bir twitter hesabım var.

2022’nin özellikle son 6 ayı çok iyi geçti. Bu herkes için de aynı şekilde. Sadece dart atan maymunların seçtiği hisse senetlerine bile sahip olsanız başarısız olma ihtimaliniz yok gibiydi. Biraz da bu yüzden aslında verdiğim 3 aylık raporlarda direkt rakamları veriyorum. Yalnızca yüzdeler vermek bence tam olarak yerini bulmuyor. Rakam olunca insanlar daha rahat bir şekilde görebilir kendini karşılaştırabilir veya bir motivasyon sağlayabilir. Böyle yapınca toplam portföy büyüklüğünün de önemi azalıyor. İnsanlar buna bakınca kendi yıllık maaşlarıyla bir karşılaştırma yapıyor mesela. Ben de öyle yapıyorum. Çalışıyor olsaydım bu ay portföyün büyüme miktarını ancak 1 yılda kazanmış olacaktım diyorum kendi kendime. Bu bana da ek bir motivasyon veriyor. Çünkü öyle aylar oldu ki; gerçekten birkaç yılda maaşlı işimde devam etsem kazanacağım parayı sadece 1 ayda portföy getirisi olarak gördük. Herkes benzer şeyler gördü belirli bir portföy büyüklüğünde olan bu arada. Ya da yolun başında, ortasında olanlar tahmin edemedikleri inanılmaz yükselişleri gördüler yine. Bu aynı zamanda piyasa timing’i yapmadan sürekli piyasanın içinde olmanın büyük bir avantajı. Bu tekrar görülmüş oldu.

2021 sonunda bazı ekonomistlerin ya da TV’de gördüğümüz yorumcuların, twitter’da belirli bir takipçi kitlesi yapmış kişilerin birçoğunun 2022 görüşlerini kaydetmiştim. Bunlara dönüp baktığımda yine büyük bir kısmının hiçbir şeyi tahmin edemediğini gördüm. Hatta şu anki duruma göre tam tersi şekilde borsanın çok ciddi bir düşüşe girebileceğini söyleyen bir kalabalık vardı. Ama Bay Piyasa yine kendi bildiğini okudu. Bu sürekli yorum yapma isteğimizden ve fikir sunma özgüvenimizden biraz uzaklaşıp piyasaların uzun vadede hep daha iyiye gidebileceği yönünde uzlaşabilsek, her şey daha iyi olacak gibi. Bu yıl yine 2023 için benzer yorumları yapanları ajandama not olarak alıyorum. Önümüzdeki sene dönüp tekrardan bunlara bakıp ne kadar da bambaşka bir sene geçtiğine hep birlikte tekrar bakabiliriz böylece. Bu yıl ayrıca biz tekrardan eşimle birlikte daha ciddi bir bütçe takibi yapmaya başlamayı deneyelim dedik. Böyle bir enflasyon ortamında para birimi değer olarak düşmeye devam edip gelirler suni şekilde arttıkça; yüksek verimli bir birikim ihtimali büyük bir avantaj yaratabilir. Herhangi bir ciddi borcumuz olmaması belki bu bütçeyi uygulamayı daha kolay bir hale getiriyor bizim için fakat bu herkesin kendisi için yapabileceği bir şey. Ben önemli olanın gelir ve giderden daha çok; birikim oranında olduğunu düşünüyorum. Finansal bağımsızlığını kazanma yolunda olanlar için bu birikim oranının önemini ve erken emekliliği ne kadar etkilediğinin matematiksel çalışmaları da var. Eğer bulabilirsem hatta açıklamalar kısmına bunun bir linkini mutlaka bırakırım.

The Shockingly Simple Math Behind Early Retirement

Benim için, sanırım hayatımın dönüm noktası her anlamda 2022 oldu ve her zaman özel bir yıl olarak kalacak. Fakat aynı iştah ve motivasyonla 2023 yılının da iyi geçmesi için kendi adıma şimdiden neler yapabilirim, düşünmeye başladım. Her gün, sadece küçük şeyleri doğru yaparak ve küçük adımlar atarak; bunu yeterince uzun bir süre tekrarlarsan inanılması güç sonuçlarla karşılaşabiliyorsun. Bu küçük şeyler aylık birikim olarak olabilir veya başka herhangi bir konuda; küçük şeylerin bileşik getirisinin gücünü herkesin daha iyi hissedebileceği, bir öncekinden daha iyi bir yıl diliyorum herkese.

Önceki Bölüm

Enflasyon Zamanları ve Yatırım (Part 3)

Sonraki Bölüm

Beyaz Yakalının Bazı Tonları

Latest from Blog

Uzun Vadeli Oyunlar

Bölümleri hazırlarken genellikle bir düşünce akışıyla ilerliyorum ve konunun nerede toplanacağını ya da nerede biteceğini başladığım

Birinci Kural: Para Kaybetme

Warren Buffett sürekli kullandığımız bir söz olarak bir keresinde şöyle demişti: “1. Kural: Para kaybetme. 2. Kural:

Öğrendiğim Birkaç Şey

Sahip olmak isteyeceğim neredeyse her şeye sahibim. Henüz elde edemedikleriminse yolumun üzerinde duran sadece birer checkpoint