//
35 mins read

Bitcoin’in Kusurlu Görülen Eşsiz Özellikleri

İşte sevgili Yaşar Erdinç hocanın bahsettiği bu teori bana göre Bitcoin. Konunun o kısmına geliriz ama önce kısacık bu 1 dakikalık konuşma üzerinde biraz duralım. Bu konuşma çok saygı duyduğum rahmetli Yaşar Erdinç’in 2018 yılı başlarında yaptığı bir sunumdan. Gerçekten de hocanın dediği gibi bir krizin içinde gibiyiz. Ama bana kalırsa bu henüz buzdağının görünen kısmı. Çok daha büyük bir parasal kriz bizleri bekliyor gibi. Burada sevgili Yaşar Hocam bu konuşmayı yaptığı sıralarda, o döneme kadar 5-6 kat artmış para arzı. Covid sonrası da sistemdeki akışın durmaması için çok daha kısa bir süre içinde yaklaşık 2 kat daha arttı, para arzı. Ve bana göre hocanın söylediği bu patlayacak balon henüz patlamadı. Yani bu günlerimiz sanki kısmen iyi günlerimiz gibi düşünüyorum. Yatırımlarımla ilgili optimist olsam da finansal piyasalarla ve güncel makroekonomik teorilerle ilgili baya bir pesimist haldeyim anlayacağınız. Öyle bir borçlanma ve para basma seviyelerine gelindi ki 2018’den bugüne; Yaşar Hoca bunu tahviller üzerinden büyük bir balon yaratıldığını düşünerek değerlendiriyor. Hemen herkes de farkında bunun ama ekonominin çarklarına çomak sokmak da pek akıllıca değil tabi. Rahmetli Yaşar Hoca’nın ilk yatırım hayatıma giriş yaptığımda birçok kaynağından faydalandım. Özellikle youtube’da kendi kanalında yaptığı yayınların değeri bana göre paha biçilemez. Bir hisseye değer biçmek isimli bir videosu vardı açıklamalara bir linkini bırakırım onun. Yatırım ve hisseleri analiz etme konusunda kendini geliştirmek isteyen herkesin mutlaka izlemesi gerek bana göre. Yaşar Erdinç hocamızı çok erken bir yaşta 2019 yılında kaybettik. Fakat kendisin bize bıraktığı yazılı ve görsel miraslarından da sonuna kadar faydalanmalıyız. Açıklamalar kısmında Bitcoin ile ilgili geçmiş yazılarını paylaşacağım siteye girerseniz orada kendi yazdığı Para Harekâtı kitabının orijinal ücretsiz olarak pdf şeklinde sunduğunu da görebilirsiniz. Kendi paylaştığı adreste dosya silinmiş görünüyor onun da farklı bir linkini bırakırım ben kitaba ulaşabilmeniz için. Belki hatta ileride bir fırsat yakalarsak o kitabın da incelemesini yaparız burada. Kendisine daha fazla yer vermek istiyorum aslında, çünkü benim finansal okuryazarlık kazanmamda en büyük etkiyi kendisi yapmıştı. Piyasalar ve hisse senetleriyle ilgilenen biri için en önemli ve ilk başvurulacak Türkçe kaynaktır bana göre. Fakat, saygımın sonsuz olduğu sevgili Yaşar Hocam bitcoin ile ilgili yanlış fikirlere kapılmış gibi görünüyor. Bu dinlettiğim konuşmanın bir noktasında konu bitcoin’e de geliyor, bu konuyla ilgili yorumlarını da paylaşıyor. Birazdan dinleyeceğiz onu. Büyük bir balon olduğunu söylüyor. Keynesçi bir ekonomist olduğundan dolayı aslında normal görüyorum. Çoğu Keynesçi ekonomistlerde bunu zaten net bir şekilde görebiliyoruz. Direkt olarak ilk yaptıkları şey, Lale Balonu veya South Sea balonu ile benzeştirmeye gidiyorlar. Bir hisseye değer biçme hakkında paylaştığı videoyu ne kadar önersem az olsa da; herhangi bir şeye değer biçme konusunda tipik bir Keynesçi ekonomist hatasına düştüğünü düşünüyorum. Bu ikisi çok çok farklı konular bana göre. Zaten asıl problemin yarattığı mevcut finansal düzenin içinde sadece bir tane değerleme yöntemi var. Aslında birden fazla ama bunların hepsinin bir tane çıkış noktası var; o da indirgenmiş nakit akımı yöntemi. Yani bir malın gelecekteki getirisini hesaplayıp ve bu gelecekteki oluşacak karların, o günkü kurdan günümüze indirgenmesiyle ortaya çıkacak sonuç; malın bugünkü değerini ortaya koyar. İşte en büyük hata burada başlıyor, klasik Keynesçi ekonomistlerin düştüğü hata faiz-enflasyon ilişkisiyle birlikte kurdukları para arzı denklemleri sürekli büyümek zorunda. Bu da gelecekte elde edilecek nakitleri enflasyon ve büyüme parametreleriyle değerlendirip tahmin yürüterek bir malın değerini şimdiki zamana indirgeyeme yarıyor. Bir şeyin şu andaki değerini belirleyebilmek için bir zaman problemi çözüyoruz yani. Bu mecburi parasal büyüme gerektiren sistemlerde olmazsa olmaz bir yöntem. Çünkü para arzının değişimi aslında değer değişimine direkt etki eden bir neden olmasına rağmen Keynesçi ekonomistler bunu malın kendi arz-talep dengesi içinde ve enflasyon üzerinden değişimiyle açıklamayı tercih ediyor. Bu sebeple parasal büyümeler yapılıyor. Hatta bazı ülkeler milli gelirlerin 2-3 katı kadar borçlanmış durumda. Yani bu şu demek, ellerinde olmayan veya karşılığı olmayan bir parayı basıyorlar. Borçlanmak; para basmak demek çünkü. Keynes ekonomisinin temel yapı taşı borçlanma zaten. Yaşar Hoca da aslında bunu söylüyor bu girişte paylaştığım konuşmanın başka bir yerinde. Şu anda dünyada çok büyük bir tahvil balonu olduğunu ve bunun patlayacağını söylüyor. Gelelim bu bölümü çekmeme neden olan şeye. Yine aynı sunum içinde Yaşar hocanın bitcoin ile ilgili konuşmasını buyurun dinleyin.

Sevgili Yaşar Hocam, bu teknolojiyi anlamayan taraf siz olduğunuz için özür dilerim… Genellikle bir konuyla ilgili fikir sahibi olabilmek için madalyonun iki yüzüne de bakmaya çalışırım. İki farklı fikir de bir diğerini çürütmek için kendi tezlerini sunar, ben de bu farklı fikirleri kendi süzgecimden geçirip bana göre uygun olanı sizlerle paylaşmaya çalışıyorum aslında. Adam Smith de okuyorum, Karl Marx da okuyorum. John Keynes de okuyorum, Carl Menger de okuyorum. Bu ikilemleri çoğaltabiliriz. Önemli olan bu tip birbirinden farklı kaynaklardan beslenip ortaya daha doğru olabilecek bir sonuç çıkarmaya çalışmak. Sevgili Yaşar Hocanın bitcoin ile ilgili yazdığı 3 yazısının da açıklamalar kısmında linklerini paylaşırım. Bugün ilk yazısı üstünde duracağım biraz.

https://www.bilgeyatirimci.com/i/adim-adim-bitcoin/

https://www.bilgeyatirimci.com/i/bitcoinde-fiyat-nereye-kadar-i/

https://www.bilgeyatirimci.com/i/bitcoinde-fiyat-nereye-kadar-ii/

Bir kere öncelikle şunu bilmek gerek. Hocanın söylediği gibi bitcoin Amerika’da üretilmiyor. Bu üretimi sanki birilerinin arz ettiğini kastederek yapıyor hoca bunu, böyle bir şey yok. Bitcoin Türkiye’de üretiliyor, Bitcoin Afrika’da üretiliyor gibi sanki doğal bir zenginlikmiş gibi bir algı yaratmak hiç doğru değil. Hatta bunu en son Çin’de merkezleşen madencilik şirketlerinin dağılmasında gördük. Bir kere şunda anlaşmak lazım Bitcoin üretilmiyor, yaratılıyor. Üretilen bir şeyin değeri ürünün kendisiyle alakalıdır, yaratılan bir şeyin değeri arkasındaki güçle, enerjiyle, harcanan emekle ve içsel değeriyle alakalıdır. Bitcoin her 10 dakikada bir kırılması imkânsız zincirlere yeni blokların eklenmesi sırasında bu ağda çalışan işlem güçlerine ödül olarak yaratılıyor. Ve bu işlem gücünün kaynağı olacak enerji nerede daha ucuzsa ağdaki bu işlemciler dünyanın o bölgesine kayıyor. Bir dönem madencilerin yarısından fazlası Çin’deydi çünkü çok ucuz bir şekilde elektriğe ulaşıyorlardı. Hatta eski ve bir kısmı çalışmayı bırakmış hidroelektrik santrallerini yeniden ayağa kaldırıp buralardan üretilen ucuz enerjiyle bitcoin ağına destek oldular. Bir dönem toplam ağın %50’den fazlası Çin’de konuşlanmış durumdaydı. Bu işlem gücündeki merkezileşme hatta bazı kaygılara da sebep oldu. Mesela o dönem Çin’deki en büyük bitcoin işlemcilerini üreten şirketin sahibi kendini madencilerin yetkilisi ve madencileri de bitcoin’in yetkilisi olarak görüp blok limitlerini artırmaya çalıştı. Bu şekilde bir çoğunluk bile bitcoin’in en önemli özelliklerini değiştiremedi. Daha sonrasında Çin hükümetine teşekkür etmek gerek, bir noktada Çin bu madencileri artık istemeyince, hepsinin operasyonlarına son vermekle tehdit edip ülkeden çıkmalarını sağladı. Şu anda bitcoin ağının arkasındaki işlem gücü dünyada daha dağıtık bir şekilde konuşlanmış durumda. Tekrar bir merkezileşme söz konusu olsa bile bunun bitcoin’in yapısı gereği zarar verme ihtimali de çok düşük. Bunu Blok Savaşları diye tarihe not düşülen olayda zaten yaşadık. Blok limiti dediğimiz şey her 10 dakikada bir zincire eklenecek bloklarda ne kadar bilgi saklanacağıyla ilgili biraz. Yani her blokta ne kadar işlem olacak kısacası. Satoshi Nakamoto’nun koyduğu 1mb limiti vardı bunun. Bu da kısmen bitcoin’in ölçeklenebilirliğini sorgulatıyor. Tabi sonradan lightning network’ün de gelmesiyle birlikte ikincil bir katmanda bu ölçeklenebilirlik problemi çözüldü. Hatta şu anda dünyadaki en fazla parasal veri aktarımını sağlayan sistem lightning ağı. Hatta mesela Visa’dan 1000 kat daha fazla ve daha hızlı işlem yapabilme kapasitesinde şu anda. O dönemde bu ölçekleme problemini blok limitini 2mb veya 4mb’a çıkartarak çözmek istediler, madenciler. Kendilerini bitcoin’in sahibi ve yetkilisi olarak görüyorlardı. Fakat onlar sadece ağdaki çalışan ücretli işçiler olduklarını anlayabilmek için yeni bitcoin dedikleri coinlerini piyasaya sürmeleri gerekiyordu. Bitcoin’in gücünün arkasındaki madencilerden değil de dağıtık defter yapısından geldiğini anlayacaklardı bir süre sonra ve projeleri başarısız oldu. Satoshi Nakamoto’nun dediği gibi en uzun zincir her zaman gerçek bitcoindir. Çünkü tüm geçmişin izini taşıyor. Bu belli zamanlarda bitcoin’den ayrılan çatallar, sadece birer taklitten ibaret. Bu yeni blokzincir üzerine çalışanlar artık bu işlerin dayatmayla ve zorla yapılamayacağını anladılar. Bu tip köklü ve temel değişiklikleri yapabilmek için bir konsensus gerekli. Bitcoin’le ilgili çıkan update lerin nasıl yapıldığını iyi incelemenizi öneririm bu konuyu daha iyi anlayabilmek için. Madenciler, blokzincirdeki kayıt defterini tutanlar, cüzdanlarında bitcoin bulunduranlar; bunların hepsi farklı bir katkı sunuyor sisteme. Ve bunlardan hiçbirinin tek başına bir politika belirlemesi mümkün değil.  Yani kısacası bitcoin’i bu şekilde sadece bir zümrenin veya bir topluluğun ürettiğini söylemek çok doğru değil, başka birisi olsa bunu söyleyen, iyi niyetli olmadığını da düşünebilirim. Çok sevdiğim rahmetli Yaşar Erdinç hocamızı gömmek gibi bir niyetim de yok aslında, yanlış anlaşılmasını hiç istemem. Sadece farklı bakış açılarını ve karşı argümanları birlikte değerlendirip ortak bir doğruya ulaşmak olmalı amaç. Yani çoğu zaman ortak bir doğruya da ulaşılamıyor, bunların hepsi birer teori aslında. Herkesin farklı fikirler edinmesi çok normal ama bir bilginin doğruluğunu teyit etmek de iyice kolaylaştı artık günümüzde. Yani bitcoin Amerika’da üretiliyor demek biraz yanlış bilgi oluyor ve konuyla ilgili çok dar bir bakış açısına sahip olunduğunu gösteriyor bana göre. Bitcoin sadece bir ödeme aracı olarak düşünülse, fiyatının ancak 500$ civarında falan olacağını söylemek de çok yanlış. Bu şekilde bir yaklaşım Amerikan Dolarının neden 17 lira olduğunu da açıklamaz. Hadi onu geçtim, evet bitcoin bir ödeme aracı ama bağımsız bir ödeme aracı. Bu çok çok önemli bir detay aslında. 3. taraflara gerek duymaksızın, bir otoriteye gerek duymaksızın çalışan bir ödeme sistemi demek daha doğru. Satoshi’nin yayınladığı makale başlığında yazıyor zaten bu: kişiden kişiye elektronik nakit sistemi makalenin adı. Fakat makaleyi okuyup idrak ettiğinizde bu ödeme aracı olan yeni nakit sisteminin aynı zamanda yeni bir para birimi olduğunu anlıyorsunuz. Ve bir para biriminin başka bir para birimine karşı ancak belli bir değerde olabileceğini savunmak çok yanlış. Bir de bunu bir sayıya sınırlamak çok büyük bir hata. Neye göre 500$ değer biçtiğini öğrenmek isterdim açıkçası. Sevgili Yaşar Hocam aslında paranın zaman değerini bana ilk öğreten isimlerinden biri olmasına rağmen bu konuda böyle düşünmesi beni baya bir şaşırtmıştı. Hatta yazısına göz atarsanız bitcoin’in hep 1$ sabitliğinde olması hakkında bir yer var. Bu şekilde 1$’a sabitlenseymiş gerçek bir devrim olabilirmiş. Çok üzülerek hocama itirazlara devam etmeden önce şunu söylemem lazım; kıymetli hocanın yazısında 8. adıma kadar takıldığım bir nokta olmadı. Sonrasında başlıyor ayrışmamız. 1 bitcoin = 1$ kısmını görünce zaten gözlerim fal taşı gibi açıldı. Sürekli olarak zaten kendi fikirlerimle veya fikirlerimi edindiğim kaynaklarla bunun karşıtı olan fikirleri kafamda çarpıştırmaktan çok zevk alıyorum. Fakat bu bitcoin sabitliği konusuyla ilgili karşı tarafın konu hakkında bilgisiz olduğunu düşünmeden de edemiyorum. Tekrardan kusura bakmayın ben genelde incelikli bir şekilde bu tartışmayı ele almaya çalışıyorum, bazı noktalarda ben de dahil hemen herkesin çok sevdiği ve saydığı, akıl hocası olarak gördüğü rahmetli Yaşar Erdinç hakkında bir karalama yapmak değil niyetim. Tekrar etmek istiyorum kendisinden öğrendiğim şeyler için hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Alanında çok yetkin ve bilge birisi. Fakat önerdiği 1 bitcoin = 1 $ sabitliği kafamda koca bir pencerenin tuzla buz olması gibi bir etki yaratıyor bende. Ripple hakkındaki düşüncelerini idrak edemiyorum. Ripple hiç bireysel almıyor demek yani bitcoin’in temel özelliği olan merkeziyetsiz ağının ripple ağıyla karşılaştırıldığını görmek çok üzücü. 2 alıntı yapacağım yazısından, biri bu merkeziyetsizlikle bağlantılı. Bir noktada şöyle diyor: Bitcoin fiyatı arttıkça “bitcoin madenciliğine” yatırım yapanların sayısı da inanılmaz bir şekilde arttı. Aslında bitcoin’i icat eden Nakamoto bence işte bu noktada büyük bir hata yapmış. Eğer bir finans uzmanı ile konuşmuş olsaydı, bitcoin’in bir hesaptan diğer bir hesaba transferi için gereken güvenliği sağlamak adına bu tür bir ödül yöntemi geliştirmek (bitcoin madenciliği) yerine, bu transfer güvenliğini sağlayacak HASH süreçlerine yatırım yapanlarla komisyon paylaşımı yapabilirdi.” Hocanın tarif ettiği bu sisteme biz şu anda poof-of-stake diyoruz. Yani Yaşar Hoca aslında proof-of-work yerine proof-of-stake sisteminin daha iyi olduğunu savunuyor. Bu hala çok tartışmalı bir konu ama ben proof-of-work tarafındayım. Zaten bu ağı devrimsel nitelikte bir yenilik yapan şey de bu. Hatta bu proof-of-work şifreleme altyapısının aynı zamanda ayarlanabilir zorluk derecesiyle yapılması harika bir şeyin üstüne olağanüstü bir ekleme gibi. Tüm olay burada bitiyor zaten. Çok çok önemli bir temel yapıtaşı bitcoin için bu. Gücünün ve bağımsızlığının büyük bir kısmını da buradan alıyor. Aynı sitede Sayın Mahfi Eğilmez hocanın da bir yazısına denk geldim. Bu merkeziyetsiz ağın çalışma prensibini ve Bitcoin arzını şöyle anlatıyor: “Yeni Bitcoinlerin dolaşıma girebilmesi için 16 haneli bir şifreyi çözmek gerekiyor. Bu şifreyi çözmek oldukça profesyonel bilgi ve teknik donanım gerektiriyor. Şifreyi çözen kişi 12,5 adet Bitcoin kazanıyor. Bitcoin sistemini kullanarak ödeme ya da bir işlem yapmak isteyip de şifreyle uğraşmak istemeyenler bitcoin satan internet sitelerinden para karşılığı satın alabiliyorlar.”

Bu tip kayda geçen ve kendi dönemine not düşen yazıları okudukça ben utandım. Çok saygı duyduğum ve sürekli yeni bir şeyler öğrendiğim Sayın Mahfi Eğilmez Hocanın kendi bir blog sayfası da var. Orayı da mutlaka takip etmenizi öneririm. Fakat konu dışına çıktıklarında böyle saygı duyulası ekonomistlerin özellikle bir de yazılı bir şekilde bir şeyler yayınlıyorsanız ekstra dikkatli olmaları gerek. Böyle büyük isimlerin bu tarz hatalar yapması karşısında biraz da agresifleşiyor olabilirim. Gerçekten kimse yanlış anlamasın bu bahsettiğim isimler rahmetli Yaşar Erdinç Hoca artık bize yeni şeyler gösteremese bile bıraktığı kayıtlar çok değerli. Sayın Mahfi Eğilmez Hoca bugünlerde açık bir şekilde ülkenin geldiği noktayla ilgili konuşabilen nadir kişilerden. Fakat doğru bilginin yayılması için her şeyimi verebilirim. Bir yanlış gördüğümüzde karşımızdaki çok etkin ve saygılı bir kişilik olsa dahi bunu düzeltmek için uğraşmak kesinlikle yanlış anlaşılmamalı. Hocamız bitcoin üretebilmek için 16 haneli bir şifreyi çözmemiz gerektiğini söylüyor.

Bu yanlıştan da öte bir yazı. Bitcoin kriptografisi SHA-256 algoritmasını kullanıyor belki bazılarının bildiği gibi. Ve bu şekilde bir 16 haneli şifreleme gibi bir şey değil bu. Bunu Facebook veya Twitter’da zorlu şifre oluşturma gibi basite indirgemesi çok kötü olmuş. Hiç böyle bir şey yazmasa daha iyiydi. O dönemde 12,5 bitcoin ödül veriliyordu blok başına. 1 blokta yüzlerce işlem oluyor. Bu yüzlerce işlemin hepsi SHA-256 ile şifreleniyor ve tek tek hash üretiliyor. Ve merkle ağaçları denilen bir protokol ile tüm bu hash’ler birleştirilip blok yaratılıp bloğun kendi hashi üretiliyor. Daha detaylı bakmak isteyenler için açıklamalar kısmına bunun bir linkini bıraktım. İşte tüm bu katmanlı hash leri şifreleyen SHA-256 algoritmasını 16 haneli bir şifre çözmek olarak söylendiğinde neler hissettiğimi belki biraz anlayabilirsiniz. Şifreyle uğraşmak istemeyenler için bitcoin satan internet sitelerine yönlendiriyor hoca. Şifreyle uğraşmak istemeyenler çok değişik bir tabir. Gerçekten akıl tutulması yaşıyorum böyle yanlış bilgiler gördükçe. Ve gerçekten kusura bakmayın. Böyle konularda, özellikle ciddi bir araştırmayla doğru sonuca ulaşılabilecek konularda bu şekilde yanlış bilgiler vermek beni biraz çileden çıkartıyor. Kusuruma bakmayın lütfen bu konularda. Bu 16 haneli şifreyi çözmek demek, evet Bitcoin sahibi olmak anlamına geliyor. Fakat bu tırnak içinde “16 haneli şifrenin” konulma amacı birinin internet bankacılığı hesabının şifresini çözüp tüm parasını almak gibi bir şey değil. Bu şifrelemenin amacı transferlerin içindeki bilgilerin gizlenmesi, kimden kime ne kadar bitcoin gittiği veya hangi ismin hangi isme ödeme yaptığının 3. kişiler tarafından gözetlenmemesi için. Ve aynı zamanda açık bir kayıt defteri olduğundan bitcoin ağı, bu şifrelerin kırılarak sizin ana hesabınıza ulaşıp cüzdanınıza ulaşımın engellenmesi için. Ve bu şifreyi madencilikle kıracak hackerlar diyelim biz onlara hocanın gözünden. Bu hacker 12,5 bitcoini tek başına kazanmıyor. Bu arkadaşlar tüm o bloktaki işlemlerin merkle ağacı denilen metotla birleştirilip tüm bunlardan oluşturulan yeni ve tek olacak block için bir hash çözümlemesinde ve buna bir zaman damgası verilmesinde çalışıyorlar. Çok karmaşık görünüyor biliyorum. Sadece bu işin 16 haneli bir şifreleme olarak basite indirilemeyeceğini anlamak yeterli aslında. Bu blokzincir ağının arkasında şu anda yeni blok ödülü için yarışan işlemci gücü yaklaşık olarak 200 exahash seviyelerinde şu anda. Bu hash gücünü anlamak için şöyle tarif etmek lazım; saniyede 200 kentilyon hash gücü demek. Ve tabi ki bu işlem gücü dağıtık bir şekilde belli havuzlarda toplanarak bitcoin ağı merkeziyetsiz bir şekilde korunmuş oluyor. Bu havuzlarda eğer sizin işlemci gücünüz her 10 dakikada bir gelecek olan o sıradaki bloğu çözme şansına ulaşırsa; bu kazanılan bitcoin ödülü havuzdaki tüm paydaşlara işlemci gücü oranında eşit olarak dağıtılıyor. Peki hash gücü artarsa, yani sisteme bir anda birileri çok ciddi bir işlemci gücü eklerse tüm bitcoinleri onun çıkarma şansı artmaz mı? Veya tekelleşmez mi? İşte burada bu blokların çözülüp zincire eklenmesinde kullanılan hashlerin çözülmesinin zorluk derecesi ayarlanıyor. Yani sisteme ne kadar çok işlemci gücü girerse daha zor bir problem yaratılıyor. Yani sisteme ekstra işlemci eklendikçe daha az kazanıyorsunuz. Bir satranç tahtasında ilk karede 2 tane buğday tanesi koyup, bunun katları kadar 64 kareye buğday tanesi koymaya benziyor bu ağa işlemci gücü eklemek. Her blok sadece 10 dakikada bir gelmeye devam ediyor. Yani blok zamanı da 5 dakikaya, 1 dakikaya düşürülmemiş oluyor çünkü bloklar tekrar ancak 10 dakikada bulunacak şekilde kendi zorluğunu güncelliyor. Peki sistemden işlemci gücü çıkışı olduğunda ne oluyor? Bu sefer zorluk tekrar azalarak denge tekrar sağlanıyor. Bu şekilde de merkezileşmenin ve tekelleşmenin önüne geçiliyor. Proof-of-work yani iş kanıtıyla birlikte otomatik ayarlanabilir zorluk derecesi adeta matematiksel bir vals yapıyor, gerçekten çok önemli bir problemin zarif bir çözümü bu. Ve daha da detaya inmek mümkün bu konuda ama iyice sıkıcı bir hale girmeyelim. Kısacası Sayın Mahfi Eğilmez hocanın 16 haneli bir şifre olarak sanki Twitter, instagram şifresi gibi basitleştirdiği durumun altında böyle ince ayarlar yapılmış ve üzerinde ciddi şekilde düşünülmüş bir protokol var. Kaldı ki bitcoin kazanmak olarak nitelediği bu konuyu bitcoin sahibi olmak isteyen birisi hiç incelemeyebilir de. Gerek yok çünkü. Bu tüm protokolün, sadece bir parçası. Bitcoin isteyen birisi ve madencilik yapmak isteyen birisi birbirinden çok ayrı motivasyonlarda. Aynı kişiler değiller yani. O yüzden oldukça likit açık pazardan direkt alabiliyorsun zaten. En son Tesla bu likidite teorisini test etmek için hatırı sayılır bir bitcoin satmıştı piyasaya. Ve bunu açıklayana kadar fark edilmemişti bile piyasalarda böyle yüklü bir satış. Sevgili Yaşar Hocama dönmek istiyorum tekrar, şöyle diyor bir yerde: “BITCOIN bir yatırım aracı değildir. Bitcoin altın değildir. Bitcoin hisse değildir. Eğer Nakamoto finans konularından biraz anlıyor olsaydı, bir şirket kurup, 1 BTC = 1 $ yapardı ve ben de bu şirketin hisselerini alırdım. Dünya çapında oluşacak milyar dolarlık para transferinden on binde 1 komisyon alsanız bile dehşet büyüklükte paralar yapar ve dünyada yaygınlaştıkça hisse değeri uçardı. Bu hisse senedinin fiyatının ne olmasını gerektiğini rahatlıkla hesaplayabilirdik. Peki bu haliyle bitcoin’e değer biçebilir miyiz?” Bu beni o kadar hayrete düşüren bir yaklaşım ki… Tüm bu bitcoin ağının neden var olması gerektiğini yerle bir eden bir fikir. Mesela bu yazıda hocanın söylediği gibi bir şey var aslında, Paypal’ı hepimiz biliyoruz sanırım değil mi? Hem de baya bir tabana yayılmış durumda ciddi bir kullanıcı kitlesi var. İlk çıkışı para transferleri konusunda bir devrim yaratsa da arkasında bitcoin gibi bir fikir zenginliği bulunduğunu söyleyebilir miyiz? Hocanın tarifindeki sistemden paypal’ın tek eksiği kendine ait bir tokeni yok. E zaten 1 bitcoin = 1 $ olacağına göre, buna çok gerek de yok zaten $ üzerinden dönecek transferler. 1$ eşitliğinde olduğunda 21 milyon adet sınırlı arz oluşturmaya da gerek yok değil mi? Ayrıca bir şeyin değerini sadece yapacağı karlar üzerinden hesaplama fikrinin yanlış olduğunu da anlatmıştık. Bitcoin’e bu şekilde bir değer biçme yöntemi mümkün değil. Dolara siz bu şekilde bir değer biçiyor musunuz? 1$ neden 1$’a eşit düşündünüz mü hiç? Bunu aslında düşünmeye de gerek yok, 1$ hiçbir zaman değer olarak 1$’a eşit değildir çünkü. Paranın zaman değeri klasik parasal piyasalarında temel yapıtaşı aslında bunu tüm Keynesçi ekonomistler çok net bilir, finansal piyasaların etrafında döndüğü çekim gücü de zaten bu. Paranın zaman değeri. Bir de şu var; arzının sınırsız olduğu bir şeyin değerinin sabit kalması mümkün mü? Peki şöyle söyleyelim o zaman daha net anlaşılabilmesi için; 1$ her zaman 1$’a eşit görünebilir ama bugünkü 1$’ın herhangi bir başka zamandaki 1$’a göre değeri oldukça farklılık gösterecektir. Değer böyle bir şey işte. Özellikle takas aracı olarak kullandığımız paranın değeri bu şekilde belirlenir. Ona bir hisse senedi veya menkul kıymet olarak bakmak çok yanlış olacaktır. Çok önemli ekonomistlerin düştüğü en büyük hata da burada başlıyor zaten. Bitcoin’in ne olduğunu anlayamıyorlar. Menkul kıymetler gibi değerlendirmeye çalışıyorlar. Aslında Yaşar Hocanın yazısını okuduğumda, ki mutlaka bakmanızı isterim açıklamalar kısmındaki linkten. Adım adım bitcoin’i anlatırken 6. 7. adımlara kadar çok büyük bir ayrışmaya düşmüyoruz kendisiyle. Bunlarla ilgili kendi bakış açımı zaten açıklamış oldum. O yazıyı da okuyup, karşıt fikirlere de bakıp hangisinin doğru olabileceğiyle ilgili kararı herkesin kendisi vermesi gerekiyor. Yazının sonlarına doğru sevgili Yaşar Hoca bitcoin’i bitirecek en önemli unsurları madde madde olarak tartışmaya açıyor. Bunların üzerinde konuşmak istiyorum biraz.

  • 1. MADDE: Refund yani para iadesi gibi bir durumun söz konusu olmaması. Bu yüzden özellikle internet üzerinden alışverişlerde veya farklı bir dolandırıcılık vakası mağduru olursanız; parayı gönderdiğiniz kişiden bir daha geri alma şansınız yok. Yani mesela kredi kartıyla bir ödeme yaptığınızda, bunu iptal ettirme veya geri alma, iade şansınız var. Bitcoin’de böyle bir şey yok. Hatta bir adrese yanlışlıkla para göndermiş olsanız bile bunun geri dönüşü yok karşı taraf istemedikçe. Dolayısıyla aşırı volatil, istikrarsız ve aynı zamanda sahtekarlık için kullanılacak bitcoin asla dünyada gelişen bir ödeme biri olamaz, diyor hoca.

Öncelikle öğrendiğim bir şey varsa, o da asla asla dememek lazım. Fakat bu maddenin gerçekten doğruluk payı da var. Birine yanlışlıkla ödeme yapmanızı geçtim gönderdiğiniz adreste sadece bir harf hatası bile yapsanız tüm gönderdiğiniz parayı kaybetme ihtimaliniz çok yüksek. Bu konuda çok çok dikkatli olmak lazım. Yaptığınız ödemeyi bir otoriteye iptal ettirme veya geri ödeme alma gibi bir şansınız da yok. Fakat işte tam da bu yaklaşım paranın özgürleşmesini engelleyip otoritelerin elinde merkezileşmesine yol açan en önemli bahane. Bu yaklaşımın aynısı altın için de geçerli mesela. Ben birine altın ile ödeme yapıyor olsaydım; altını karşı tarafa teslim ettikten sonra, onun rızası olmadan tekrar elinden almam mümkün mü? Merkezi bir otorite aramızdaki bu ilişkiyi inceleyip bir tarafı haksız bulup altını diğer tarafa yine teslim edebilir. Acaba hocamız, altın için de bir ödeme aracı olamaz diyebilir mi günümüzde? Bazı dezavantajları olduğu kesin, taşınabilmesi gibi falan. Ama asla bir ödeme aracı olamaz diyemeyiz altına. Kaldı ki bitcoin ile yaptığınız transferlerde elinizde bir kayıt var. Gönderdiğiniz adresin bile aldığı ödemeyi ne yaptığını, paranın nerelere gittiğini sonuna kadar takip edebilirsiniz. Çöp kutusuna insanları dolandırıp nakit para bıraktıran; kendini polis, savcı veya asker olarak tanıtan kişileri veya bunların aldıkları nakit paraları bir daha takip etme şansınız var mı? Bunu da geçtim banka hesabı üzerinden dolandırılan yakın bir arkadaşım, bir yıldan fazla bir süredir bir çözüme ulaşamadı. Banka üzerinden dolandırılınca da böyle geri ödeme alamıyorsunuz hemen. Hatta çoğu zaman şikâyette bulunduğunuzda size üstüne soğuk bir su için diyorlar açık açık. Fakat bitcoin blokzincirini inceleyen şirketler o kadar gelişti ki artık. Sizi dolandıran birisi bu parayı dolara veya başka bir birime dönüştürmek istediğinde daha çok zorlanıyor klasik parasal sisteme göre. Çünkü her adımı herkes tarafından takip edilebiliyor. Açık bir defter var çünkü herkesin inceleyebileceği. Hangisinin daha güvenli olduğuyla ilgili yorumu size bırakıyorum.

  • 2. MADDE: Bitcoin’in fiyatını çok yüksek seviyeye getirenlerin kara para aklayanlar olduğunu ve bu şekilde de yüksek miktarda transferleri daha rahat gerçekleştirdiklerini düşünüyor hoca. Kara parayı bazı sorgulanmayan ülkelerde bankalar üzerinden kripto para borsalarına aktarıp buradan Bitcoin alma ihtimali var. Bundan sonrası sistemden çıkış olduğundan bir takipsizlik getiriyor. Merkez Bankalarının ve piyasa denetleyicilerinin bu tip durumları engellemek için düzenlemeler getireceğini düşünebiliriz belki. Hatta burada öyle bir şey söylüyor ki, bu Bitcoin transferlerinin loglarının tamamen merkez bankaları tarafından açık görülmesi zorunluluğu gibi bir düzenleme bekliyor.

Şimdi öncelikle şunu söylemekte fayda var. Bitcoin ağı zaten tamamen tüm kayıtları açık bir sistem. Bütün bitcoinlerin hangi cüzdandan hangisine gittiğini, ne zaman ve ne kadar gittiğini oturup görebilirsiniz. Tabi burada çok önemli bir nokta var, bu transferlerin tüm içeriklerini bugün herkes görebilirken, gizli olan tek şey kimin kime gönderdiği. Yani isimler gizli, anonim şekilde sadece cüzdan adresleri var. Baktığınız zaman bu tip istekler ve saldırılar bitcoin’in temel fikrine bir saldırı aslında. Zaten bu problemlerin çözümü için sunulan bir yeni para ağı bitcoin. Ve bu da zaten bitcoin’in en temel savunduğu şey. Satoshi Nakamoto’nun yayınladığı makalede daha ilk başlıkta yazıyor. Peer-to-peer. Yani kişiden kişiye. Kaldı ki, bugün dünyada en yüksek hacimli insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, kara para aklama işleri tamamen dolar üzerinden yapılıyor desek yeridir. Çünkü aslında en takip edilemez para şekli nakit para. Ben rakamlarla konuşmayı severim. Şöyle bir bilgi de vereyim tüm bu çalışmanın linkini de bırakırım. Şu anda mevcut parasal sistem içinde yıllık para aklama miktarının tüm dünyanın GDP’sinin yaklaşık %2 ila %5’i arasında olduğunu hesaplanıyor. Birleşmiş Milletler bunu hesaplayan. Bu da yaklaşık olarak 800 milyarla 2 trilyon dolar arasında bir rakam. Yıllık bu rakam dikkat edin. Toplam kripto endüstrisi zaten 1 trilyonun altında şu anda. Ve bu paranın %90’ından fazlası zaten mevcut düzende yakalanamıyor. Yani sanki çok başarılı bir kara para tespit etme sistemi varmış gibi bitcoin’i bu konuda eleştirmek çok yersiz. Böyle hacimde bir paranın bitcoin ağında veya diğer kripto tokenların ağında hareket etmesi demek zaten direkt olarak bunun tespit edilmesini sağlar. Bir anda dünyada bir yıl içinde üretilen tüm katma değerlerin neredeyse %5’i kaybolsa ve bu tüm kripto piyasaların toplamından fazla miktarda bir para giriş yapsa; bu çok net bir şekilde tespit edilir. Bunu yapabilecekleri daha gizli monero, zcash gibi ağlar var fakat bu hacmi kaldıracak büyüklükte değil. Bitcoin bile bu büyüklükte sayılmaz. Diyelim ki bu benim kirli para olarak tanımladığım dolarlar bitcoin ağına girdi. Bitcoin’in piyasa büyüklüğünün bir anda veya kısa bir süre içinde ikiye katlanmasına sebep olabilecek büyüklükte bir giriş bu. Zaten mevcut finansal düzende nakit üzerinden daha sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde döndürüyorlar bu ticareti. Neden takip edilme riskini alıp tüm bu varlıkları bitcoin ağına kaydırsınlar? Sırf bu sebepten dolayı mesela %90 yakalanamayan bu kirli para yüzünden doları yasaklamayı teklif etmek ne kadar mantıklı olurdu?

  • 3. MADDE: Bitcoin’e yatırılan paranın alışverişte ve para transferlerinde kullanılmaması. Bu ağdaki piyasa büyüklüğünün çok büyük bir kısmının; sadece şuursuz bir yatırımcı kitlesinin zengin olma hayali olarak görüyor Yaşar Hoca.

Bu kısmen doğru. Gerçekten de hatırı sayılır bir kesim hızlı zengin olma hayaliyle bitcoin veya diğer kripto tokenlarına yatırım yapıyor. Ve bunun böyle olmayacağını çok acı bir şekilde tecrübe ediyorlar aslında kısa bir sürede. Ama sadece bu şekilde bir yaklaşımla insanların acı tecrübeleri üzerinden bitcoin’in başarısızlığa uğrayacağını düşünmek çok yanlış olur. Bunu 2000’lerdeki internet balonuna benzetiyorum ben. O dönem çok ciddi bir şekilde patlayan internet balonunda, çok ciddi paralar kaybeden insanlar, Microsoft gibi şirketleri de göz ardı edip her şeyin bittiğini düşünenler, yıllar sonra çok büyük bir yanılgıya düştüklerini anladılar sonunda.

  • 4. MADDE: Bitcoin’in bir yatırım aracı değil de, bir ödeme aracı olduğunu anlamak bu ağı bitirecek en önemli unsur diyor. 1 tanesi 17-20 bin dolar olan Bitcoin ile alışveriş ve ödeme yapmanın anlamsız olacağını savunuyor. Hatta şu günlerde gündeme girmeye başlayan merkez bankalarının kendi çıkaracağı sanal paraların fiyat istikrarından dolayı tamamen piyasayı bitireceğini öngörüyor.

Yine oldukça yanlış bir yaklaşım. Öncelikle 1 bitcoin’in fiyatının 17 bin dolar veya 170 bin dolar olması onu bir harcamada kullanmayı anlamsızlaştırmıyor. Bir defa bitcoin satoshi denilen birimlere kadar bölünebiliyor. 1 bitcoin 100 milyon satoshi yapıyor. Yani 1 bitcoin 100 milyon birime bölünebilir. Ve bu da ödemelerde bu şekilde kullanılabilir. Ayrıca asıl önemli olan, zaten bitcoin’in aslında bir yatırım aracı olarak görülmemesi gerek. Bir değer saklama aracı diyebiliriz buna, bu yönden altına benziyor. Ama aynı zamanda bir takas aracı olarak çok hızlı bir şekilde ve 3. bir tarafa da ihtiyaç duymadan kişiden kişiye ödeme yöntemi olarak da çok güçlü. Kaldı ki bu en önemli hatası olarak görülen özelliği aslında büyük kitleler tarafından anlaşıldığında çok daha ciddi bir şekilde ağın kullanımı yaygınlaşacak ve bitcoin asıl amacına hizmet etmeye başlayacak. Yani Bitcoin’in en güçlü özelliklerini aslında onun defoları, hataları gibi göstermeye çalışmak, bu yeni para dediğimiz şeyin aslında ne yapmak istediğini, felsefesinin ne olduğunu hiç anlayamamış olmak demek bana göre.

Bununla ilgili hatta kullanılan kalıp bir cümle var: it’s not a bug, it’s a feature diyorlar buna. Yani bunlar bir hata değil, hepsi birer özellik. Ve bitcoin’in tüm bu özellikleri onu eşsiz kılıyor zaten. Bu arada sevgili Yaşar Hocam bu ilk sert yazısından sonra sanırım biraz itiraz almış olacak ki 2. ve 3. yazısında daha ılımlı bir yaklaşım belirlemiş. Bitcoin’in kendisinin değil de fiyatının bir balon olduğunu anlatmaya çalışıyor sonraki yazılarda. Dediğim gibi hepsinin linkini açıklamalar kısmında bulabilirsiniz. Fakat sonraki yazılara rağmen yine de ilk yazıda büyük puntolarla kocaman bir şekilde bitcoin’i bitirecek en önemli unsurlar diye 4 madde sıralayıp hemen sonrasında daha farklı bir bakış açısına geçmek çok çelişkili geldi bana. Aslında sadece rahmetli Yaşar Hoca özelinde bu bölümü yaptığım düşünülmesin. Kendisinin kişisel gelişimimde hakkını hiçbir zaman yadsıyamam. Sadece bu yazıda gördüğüm kısımları sürekli başka yerlerde de gördüğümüz için ve insanların özellikle takıldığı bana göre çok basit ispatları olan açıklanabilir özellikler oldukları için bu şekilde hazırladım bu bölümü. Yaşar Hoca bunu kayıt altında bir yazı olarak sunduğu için kaynak olarak onu aldım. Yoksa benzer şekilde belki çok daha fazla kişi aynı şeyleri söylüyor. Ve 5 yıl öncesine ait bir kayıt olmasına rağmen günümüzde tüm bunların açıklaması yapılmasına rağmen aynı konular tekrar ısıtılıp önümüze geldiği için böyle bir bölüm yapma ihtiyacı hissettim.

Keynes modelini benimseyen ekonomistler ya gerçekten bu devrim niteliğindeki yeniliğin ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorlar; ya da bilinçli bir şekilde buna karşı çıkıyorlar. Kimileri ilk grupta; kimileri ikinci grupta ve kimin hangi grupta olduğuna karar vermek bana düşmez.

Ve konuyu şöyle toparlamak istiyorum.

İnsanlık tarihi boyunca ilk defa, totaliter bir rejimde veya bir diktatörlük altında yaşayanların; emeklerini değersizleştirmenin veya el koyulmasının veya sansüre uğramalarının önünde onları koruyabilecek bir yol var. Ve buna karşı olduğunuzu bir düşünün…

Bölümü tamamlarken onlara armağan etmek istediğim bir şarkıyla kapatmak istiyorum. Çok sevdiğim Have fun staying poor şarkısını onlar için size dinletmek istiyorum.

Önceki Bölüm

Finansal Özgürlüğe Giriş / Fare Yarışından Kaçış

Sonraki Bölüm

Olağanüstü Yanılgılar: Lale Balonu -vs- Bitcoin Tartışması

Latest from Blog

Uzun Vadeli Oyunlar

Bölümleri hazırlarken genellikle bir düşünce akışıyla ilerliyorum ve konunun nerede toplanacağını ya da nerede biteceğini başladığım

Birinci Kural: Para Kaybetme

Warren Buffett sürekli kullandığımız bir söz olarak bir keresinde şöyle demişti: “1. Kural: Para kaybetme. 2. Kural:

Öğrendiğim Birkaç Şey

Sahip olmak isteyeceğim neredeyse her şeye sahibim. Henüz elde edemedikleriminse yolumun üzerinde duran sadece birer checkpoint