38 mins read

Piyasanın Nabzını Ölçmek

Farabi demiş ki: “Kendi menfaati uğruna her şeyi yok sayan insanların, eninde sonunda varacağı yer; hüsrandır.” Bu söz size ne anlatıyor bilmiyorum. Politik açıdan görebiliriz, piyasalar üzerinden de gayet bir yorum yapabiliriz veya oyun teorisi açısından bile değerlendirebiliriz. Hatırlarsanız oyun teorisinden bahsederken sıfır toplamlı ve pozitif toplamlı oyunlara ayrıştırmıştık bu çok ünlü teoriyi. Teorinin kendi sunumunun altında yer almayan bir şey bu ama alt bir başlık olarak ben ekliyorum ve zaten bu benim yaptığım bir şey değil; çok doğal bir çıkarım herkesin yapabileceği. Bireysel isteklerimizi ve beklentilerimizi toplumun genel isteklerinin önünde görmek Farabi’nin bahsettiği o hüsran durumuna yol açıyor ve bu sıfır toplamlı bir oyun. Fakat bunun dışında yer alabileceğimiz başka bir oyun daha var o da pozitif toplamlı oyunlar ve çok fazla da üstünde durduğumuz şeyler zaten. John Nash’ten binlerce yıl önce söylemiş sadece Farabi bunu ve ikisi de aynı şeyi anlatıyor aslında. Bazen böyle şeyler üstünde düşündüğümde bilginin bulunuşuyla ilgili bir şüpheye düşüyorum ve sanki bilgi bulunan veya sonuçlanan bir şey gibi değil de; keşfedilen bir şey gibi görüyorum böyle düşündükçe. Yani kısaca sadece hep var olan bilgiyi kullanıyor olabiliriz ve yeni bir şeyler yapmıyor olabiliriz. Yani bilgi; varoluşsal olarak temelde hep var olan bir şey olabilir. Ve bugünkü konumuzla da biraz ilgisi var tüm bunların, o yüzden böyle bir giriş yapmayı tercih ettim.

Bugün bildiklerimiz ve bilmediklerimiz üzerine, bir market ya da piyasa değerlendirmesi nasıl yapılabilir onlar üzerinde durmaya çalışacağım biraz. Piyasaların nabzını ölçmeye çalışacağız ve bunu; kendi menfaatlerimiz için değil, daha kapsamlı bir bakış açısından değerlendirmeye çalışacağız. Yine konumuzla ilgili olarak, Howard Marks yepyeni bir memo yayınladı daha geçtiğimiz günlerde. Ben bir önceki bölümde onun En Önemli Şey kitabını incelerken henüz daha yeni çıkmıştı bu son yazısı ve biraz da o yüzden Howard Marks üzerinde durmak istemiştim zaten. Geçtiğimiz bölümde bir kitap incelemesi yaptık ve aslında kitaptan çok bağımsız bir şekilde kendi fikirlerimi sanırım daha çok ön plana çıkarttım; zaten bunlardan da bahsediyorum incelemeler yaparken, kaynaktan bazen bağımsız farklı bakış açıları ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Hem böylece bir kitap veya makale kopyası yapmamış oluyoruz ve karşıt görüşleri de iç içe verebilmiş oluyoruz. Ayrıca böyle yaptığımızda insanların bence bir de kaynağın kendisini gerçekten kontrol etme isteğinin daha çok olacağını düşünüyorum. Çünkü bugünlerde, her şeyin özetini çıkartıyoruz. Bir kitabın önemli noktalarına ulaşmaya çalışıyoruz, sonra özet de fazla geliyor; kısa bir belki tek paragraflık tanımlar arıyoruz. Bu da fazla geliyor, bir tweet serisi arıyoruz konuyla ilgili. Ve o da fazla geliyor tek bir tweet arıyoruz ve onu bulduğumuzda diyoruz ki; ya ben bunu zaten biliyorum. İşte bu çok yanlış bir yaklaşım ve detaylara her zaman için oldukça önem vermeliyiz ve sorgulamalar yapmalıyız. Zaten bu başlığı da bugün biraz konuşmuş olacağız ilerde yeri geldiğinde.

Howard Marks son memosunda piyasaların nabzını ölçmek üzerine detaylı bir yazı yayınladı ve neredeyse 20 yıldır yazdığı yazıların belki de en önemlilerinden atıflar yaparak onlara linkler vererek yaptı bunu. Çok kapsamlı bir yazı, hepsini özümsemesi de çok önemli bence ve mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim bu yazıya. Bu bölümü web sitesinde yayınladığımız zaman orada bir linkini paylaşmış olurum mutlaka zaten. Ayrıca özellikle üst üste bu bölümleri yapmak istedim çünkü Howard Marks konusunu uzun bir süreliğine kapatabiliriz bundan sonrasında, belki ileride sadece çok çok önemli bir yazısı olduğunda yine onun üstüne bir bölüm olabilir ama arka arkaya bu şekilde iki bölüm bence oldukça yararlı ve bir fon yöneticisinin tam bir felsefesini yansıtmış olacağız ve çok önemli bir detay bu da. Fon yöneticileri çok ilgimi çeken insanlar tahmin ettiğiniz gibi. Aslında ben onlara para yöneticisi demeyi tercih ediyorum ve geçtiğimiz günlerde kısa bir tweet serisi yapmıştım beğendiğim yöneticilerle ilgili, çok dikkat çekti. Sanırım sadece ben değil, birçok insan tanımak istiyor bu yöneticileri. Ve bugüne kadar zaten belirli bir kısmının bölümlerini de yaptık; Peter Lynch, Warren Buffett, Ray Dalio, Druckenmiller gibi isimlere özel bölümler yaptık ve genellikle ya kitap üzerinden ya da biyografi üzerinden gittik bu isimler üzerinde. Yaptığımız başka isimler var mı şu an aklıma gelmedi ama bölümlerin büyük bir kısmında bambaşka insanlardan da konuşuyoruz ve ileride mutlaka onlara da bir bölüm yaparız, bu konuda endişeniz olmasın, çünkü en sevdiğim şeyler bir para yöneticisini anlatmak, incelemek veya sevdiğim biri hakkında bölüm hazırlamak. Neyse konuyu çok dağıtmayalım, Howard Marks’ın son yazısına geçelim artık. Oldukça da uzun bir yazı ve bir podcast içeriği olarak da var bu arada kendi kanallarında onu da belirteyim, dinlemek isteyenler için. Kısaca yazıda şöyle bir şey açıklamaya çalışıyor; piyasaların durumunu anlamaya çalışarak, bir nevi nabzını ölçerek; doğru tercihler yaparak nasıl başarılı olabiliriz? Ve bu çok çok önemi bir konu bence.

Yazısından bazı alt başlıklar çıkarttım ve bazı alıntılar da yapacağız yeri geldiğinde ama yine ben daha çok kendi anladıklarımı ve kendi yorumlarımı yaparak orijinal metinden biraz uzaklaşacağım sanırım, şimdiden bilgisini vereyim bunun da.

İlk konuşmamız gereken alt başlık bence “bu defa farklı” meselesi. Çok fazla söylediğimiz bir söz veya duyduğumuz bir kalıp. Ama hemen daha konunun başında söylemem gereken bir şey varsa o da şu: bu sözü duyduğunuz anda, neredeyse kesin bir şekilde geçmişin tekrarlanacağına emin olabilirsiniz. Piyasanın nabzını ölçmek için ve nerede olduğumuzu anlamak için çok önemli bir söz; bu defa farklı kalıbı. Piyasalar genellikle hep aynı şeyi yapıyor; iki ekstrem uca doğru salınan bir sarkaç gibi hareket ediyor, yüksek oranda. Tabi bazı farklı durumlar hariç -ki onlara da geleceğiz bu başlığın içinde. Şöyle bir düşünmenizi istiyorum, en son ne zaman duydunuz bu sözü ve çok geriye de gitmenize gerek yok aslında, büyük bir kısmımız Türkiye piyasaları için bu sözü en son seçim zamanında duydu. Mutlaka kulağınıza çalınmıştır bir yerde. Hatta yanlış hatırlamıyorsam o dönem attığım twitlerin bazılarının altına gelip insanlar; öyle diyorsun ama bu defa şöyle, böyle bir durum var ve her şey farklı o yüzden böyle olacak, şöyle olacak gibi şeyler söylüyorlardı. Düştüğümüz en büyük hatalardan biri bu. Aynı şey yine 2023 yılı başlamadan önce piyasalar inanılmaz zirvelere doğru sürülürken de söyleniyordu; o defa da farklıydı ve yükseliş devam edecekti, o sebepten veya bu sebepten. Piyasalar, çoğunlukla farklı çalışmaz. Bizim dikkat etmemiz gereken şey, bu örüntüleri ve piyasadaki tekrarlı desenleri anlamak ve pozisyonlarımızı ona göre ayarlamak. Ve bundan bahsederken sürekli olarak bir satış tarafına geçip, sonrasında nasıl anladıysak artık örüntüyü durum değiştiğinde alış tarafına geçip, sürekli olarak bunları tekrarlı bir şekilde yapmaktan bahsetmiyorum. Çok çok uzun vadelerde piyasalar yukarı doğru aşırı hareket ediyor ve yine çok çok uzun bir zamanda bazen çok sert düşüşler olabiliyor. Düzeltmelerden ve kısa vadeli hareketlerden konuşuyoruz burada. Ve bu kısmı piyasa zamanlaması ve düzeltmeler üzerine bir başlık altında ekstra olarak konuşacağız. Genellikle kısa vadeli döngülerin ve aşağı yukarı yönlü hareketler yapan piyasanın bir yönünde, bir süreliğine gidildikten sonra bu sefer farklı terimi kullanıyor. 2001 krizinde, 2008 krizinde ve yine sonrası için Türkiye özelinde daha önce de konuştuğumuz birkaç büyük kriz döneminde piyasa gerçekten de farklı bir şekilde hareket ediyor ve bunlar tarihsel olarak 5-10 yıllık büyük olaylar, o şekilde değerlendirmemiz gerek. Yani kısaca şunu anlamamız gerekiyor, market zaman zaman çok iştahlı alıcılarla coşkulara kapılabilir ve yine bazen; tamamen karamsar bir havaya bürünüp insanlar ellerindeki hisse senetlerini satarak bir şekilde dışarı çıkmak için herhangi bir fiyatı kabul edebilirler. Ve bunlar, temel göstergelerden bağımsız bir şekilde piyasanın duygu durumlarıyla belirlenir. Seçim dönemi bunun için en güzel örnekti ve ondan önceki en güzel örnekte yine çok yakın bir tarih olan 2022 sonuydu. İki farklı duygu durumuna büründük ve ikisinde de bu sefer her şey farklı dedik. Güya bu yıl geçtiğimiz yıla benzer bir şekilde geçecekti, yüksek getiriler görecektik ekranlarımızda, fakat yılın büyük bir bölümünü neredeyse tüm yatırımcılar kırmızıda geçirdi. Bizim bu dönemsel ve döngüsel değişimleri iyi anlamamız gerekiyor. Getiri ve alfa yaratabilmenin belki de tek yolu piyasalardaki bu örüntüleri anlamak. Fakat burada bence strateji olarak bir al-sat veya gir-çık stratejisi yerine çok daha farklı bir tarz benimsenmeli. Portföy yapısını öyle bir şekilde kurmalıyız ki; düşüşlerde belki dışarıdan eklemeler yapabilelim ve yükselişlerde satmadan devam edebilelim. Söylemesi basit olsa da çok fazla kişinin yapabildiği bir şey değil bu. Ama düşüşlerde ekleme yapamıyor olsak bile; piyasanın negatif durumundan mümkün olduğunca az etkilenmemizi sağlamaya çalışabiliriz. Bu da farklı bir yöntem ve sürekli pozisyon değiştirerek veya güncel duruma ayak uydurmaya çalışılarak yapılabilecek bir şey değil. Sanırım kendi adıma söyleyebileceğim en başarılı olduğum taraf, düşüşlerde tamamen piyasadan ayrışmak ve hatta pozitif tarafta kalabilmek. Buna uygun bir portföy yapısı kurmuş durumdayım ve gayet sağlıklı bir şekilde işliyor, üstelik aktif bir yönetim yapmadan bunu sağlayabiliyoruz ve çok kilit bir nokta bu. Düşük korelasyonlu varlıkları bu yüzden önemsiyorum zaten. Fakat kısa vadeli ani yükselişlerde henüz çözemediğimiz bir sorun olarak bu sefer piyasanın üstüne çıkıp alfa yaratmakta problemler olabiliyor. Yani bunlar belki çok detay konular ama eşimle de zaman zaman paylaştığım şeyler ve anlatmak isteğim şeyi anlayabiliyor o yüzden burada anlatmakta bir sakınca görmüyorum. Neler düşündüğümüzü net bir şekilde anlatmak istiyorum. Kısa vadeli bu piyasanın ani yükseliş ayrışmalarını biz uzun vadede çok rahatlıkla kapatabiliyoruz böyle bir avantajımız var, ve şuna da dikkat etmek gerekiyor; piyasa %20 düştüğünde tekrar eski seviyesine gelmesi için; %25 yükselmesi lazım. Bu çok önemli bir detay. Yani düşüşlerden ne kadar iyi kaçınırsanız, piyasaya yükselişlerde o kadar fazla eşlik etmenize gerek kalmaz. Döngülerde neler yapabileceğimizi sanırım anladık diye düşünüyorum, bu defa farklı denildiğinde hemen alarma geçmemiz gerekiyor ve ek olarak henüz kimse farkında değilken piyasayla ilgili farklı bir durumu keşfetmek gibi bir detay daha var. Bazen gerçekten de işler farklı olabilir, bunu ne kadar erken keşfedersek ve fark edersek bizim için o kadar iyi. Yine enteresan bir şekilde siz böyle bir durumu tespit ettiğinizde; insanlar gelip genellikle hayır bu farklı bir durum değil ve şu sebepten, bu sebepten veya işte o yüzden şu olay gibi bir durum bu ve aynı şeyler olacak diyorlar. Kesin konuşmayı galiba çok seviyoruz işin özünde. Özellikle teknolojik değişimlerde ayak uyduramayıp kesin kanılara varabiliyoruz. Postanın yerini mailler aldığında bu oldu veya radyonun yerini televizyonlar aldığında yine aynı şey oldu. İnternet geldiğinde benzer şeyler duyduk ve örnekleri çoğaltabiliriz daha. Evet bunların hepsi bir balona dönüştü en sonunda ama piyasanın yanılgılara düşüp coşkuyla sürdürdüğü bu balonlar sönümlendiğinde, her biri çok daha iyi noktalara doğru gitti. Burada önemli olan şey; bu tarz paradigma değişimlerini erkenden tespit edebilmek ve ona uygun pozisyonu erkenden alabilmek. Mesela ben tarz olarak erken pozisyon almakta hiç zorlanmıyorum, herkes aksini iddia ederken, çok başka şekilde düşünerek kalabalıklardan ayrılıp kendi düşüncemi takip edebiliyorum ama bunu rasyonel bir şekilde yapmamız lazım. O yüzden çok kolay bir şey değil ve sürekli olarak da paradigmaların değiştiği yok zaten; sürekli kalabalıklardan ayrışarak hareket edemeyiz o yüzden. Sadece on yıllar boyunca birkaç defa böyle büyük değişimler gerçekleşiyor. Akıllı telefonların hayatımıza girmesi gibi mesela en yakın dönemden örnek vermek gerekirse. Kimse o günlerde Apple hissesini 10 yıl, 20 yıl tutmayı öngöremiyordu. Fakat belki de sadece böyle yapmak; her zaman bu defa farklı demek yerine çok nadir bir şekilde farklı durumların oluştuğunu anlayıp bunları tespit etmek; size inanılmaz getiriler sunabilir. Yine belki güncel bir durum olarak Bitcoin’i örnek verebiliriz. Çok benzer bir şey olacağını düşünüyorum kişisel olarak ve tabi ki bir yatırım tavsiyesi değil bu.

Kısaca özetlersek; akıllı bir yatırımcı, piyasaların genellikle bir tekerrürden ibaret olduğunu anlamalı ama nadir olarak da bir siyah kuğu olayının gerçekleşebileceğini ve farklı bir durumla karşı karşıya olabileceğini fark etmeli. Önemli olanın da bu nadir olayları tespit etmek olduğunu anlamalı. Ve bunları anladıktan sonra, kısa döngüsel hareketlerde al-sat veya gir-çık yerine nasıl şeyler yapmamız gerektiğinden bahsetmiş olduk biraz.

Diğer bir konu; piyasanın nabzını ölçmeye çalışırken veya anlamaya gayret gösterirken; aşırılıkları ve düzeltmeleri tespit etmek, fark etmek, yine çok önemli bir detay. Piyasalarda şöyle bir şey geçerli ve birçok kişi şunu unutuyor bence: borsada bir başına olduğumuzu söylüyoruz ve özellikler kararlar alırken, bir strateji uygularken tekil hareket etmek gerektiğini vurguluyoruz ama büyük bir kalabalık oyuncu grubuyla birlikte aynı piyasanın içindeyiz. Onların davranışlarını ve hareketlerini de kontrol etmemiz gerekiyor. Zaten böyle yaparak, onları anlamaya çalışarak gruptan ayrılabiliriz yoksa hep birlikte hareket ederdik değil mi? Piyasada her iki yönde de sürekli olarak aşırılıklar ve sonrasında düzeltmeler gerçekleşiyor orta vadeli baktığımızda. Bunun sebebi, bir yönde giderken yükseliş veya düşüş pek fark etmez, insanlar gidişatın aynı şekilde devam edeceğini düşünüyorlar çoğunlukla. Piyasalar yükselirken yükselmeye devam edeceğini düşünüyoruz ve piyasalar düşerken de düşmeye devam edeceğini hissediyoruz. En azından çoğunluk böyle düşünüyor. Hatta stratejistler bile böyle düşünüyor. Bu bölüm yayına girdiğinde ben büyük ihtimalle bu konuda bir tweet de atmış olacağım. Örnek olarak şöyle bir tweet vereceğim: geçtiğimiz sene S&P 500 endeksi çok ciddi bir düşüş yaşadı veya düzeltme de diyebiliriz buna. Ama sonrasında olan şey ama daha da ilginç. Damodaran hocanın YouTube kanalını takip etmeyenler için önermiş olayım, orada piyasaların 2. Çeyrek sonunda nasıl göründüğüyle ilgili çok yakın bir zamanda bir video yayınladı ve kendince durumu değerlendirmeye çalışıyor. O videoda paylaştığı bir şey çok dikkatimi çekti. 2023 başında -ki her yıl için ve her piyasa için bu tarz çalışmalar yapılır- S&P 500 endeksinin yılı nasıl tamamlayacağı konusunda stratejistler arasında bir anket yapılmış. Ve bunlar öyle sıradan insanlar değil, herkesin çok yakından tanıdığı kuruluşların stratejistleri bunlar. HSBC, Goldman Sachs, Bank of America, Citigroup, JP Morgan ve benzeri bildiğiniz tüm büyük isimler var. Tahminleri şöyle; 2023 yılı için S&P 500 endeksinin 4000 seviyelerinde olacağını düşünüyorlar-mış. Oldukça düşük ve güvenli bir tahmin yapmaya çalışıyorlar çünkü geçtiğimiz sene düşüş trendiyle tamamlandı, o yüzden bu sene de devam etmesi gerekiyor olduğunu düşünüyorlar, düşüş trendinin. Her iki yön için de mevcut durumun devam edeceğine olan inancımızı kırması çok güç bir davranış biçimi ve bir noktada davranışsal finansın bir alt başlığı olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar bir yandan da güvenli bahisler almak istiyorlar, kalabalıklardan ayrışmak istemiyorlar herkes nasıl bir tahmin yürütüyorsa; aykırı davranıp çoğunluğun dışına çıkmaktan korkuyoruz genellikle. Ve çoğunlukla kalmanın güvenli olduğunu düşünüyoruz. İşte bu büyük bir yanılgı ve piyasaları yenmek için davranışsal olarak düzeltmemiz gereken ilk noktalardan birisi. Aykırı ve derin düşünmeden, alfa yaratmak neredeyse mümkün değil.

Benzer bir durum tersi şekilde Türkiye için de geçerliydi, biz de 2022 yılını yükselişle kapatmıştık ve yükselişin devam edeceğine inanıyorduk, en azından makul bir şekilde devam eder diyorduk ve işte bu da büyük bir yanılgı. Hiçbir zaman için ben kişisel olarak piyasalarla ilgili bir yorum yapmamaya özen gösteriyorum ve fakat bunun yerine her zaman için hangi konumda olduğumuzu anlamaya çalışıyorum. Eğer birisi piyasa için bir tahmin sorarsa; çok basit bir şekilde cebimden bozuk para çıkartarak ve yazı-tura atarak bunu cevaplayabilirim; ama şu an için ne düşünüyorsun diye sorulursa; kendimce hangi noktada olduğumuzu tarif etmeye çalışırım ve bunu da çok sıklıkla yapmamak gerekiyor çünkü bir yanılgıya düşebiliriz. Bizim yapabileceğimiz tek şey; çok aşırı durumları tespit etmek olabilir -ki bunlar zaten daha kolay belirlenebilir şeyler. Örnek olarak geçtiğimiz yıl sanıyorum ekim ayı gibi Boğa Piyasalarındaki Yenilmezlik Hissi bölümünü yapmıştık ve kendimce artık bir doygunluğa yaklaştığımızı açıklamaya çalışmıştım. Yine bu yıl için özellikle düşüşlerden sonra Ayı Piyasalarındaki Umutsuzluk Hissi diye bir bölüm yapabileceğimi söylemiştim fakat öyle bir noktaya gelmedik, ben de bu bölümü yapma gereği duymadım o yüzden. Ve fark edebileceğiniz gibi bu tespitleri yapmak hiç de zor değil; sadece etrafımıza biraz daha yakından bakmak gerekiyor. Ve ne kadar az karar verirsek, ne kadar az fikir beyan edersek; haklı olma ihtimalimiz de o kadar artıyor. Hem sayısal olarak hem de istatistiksel olarak ve bu avantajımızı kullanmamız gerekiyor, her gün tahminler yapmaya çalışmak yerine. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterebilir ve bizim her gün yaptığımız tahminlerin eninde sonunda bir tanesi veya birkaç tanesi doğru olabilir ama bunun bize hiçbir yararı olmayacaktır. Bizim sadece saatimizi; piyasayla senkronize etmemiz gerekiyor ve bu senkronizasyon bozulduğunda bir şeylerin yanlış gidiyor olabileceğini düşünmeye başlamamız gerekiyor. Benim adıma bu senkronizasyon bu yıl için bir kez bozuldu o da seçim dönemlerinde ve herkesin çok rahatlıkla tespit edebileceği bir şey bu da. Ama burada bir detay var. O da diğer maddemizin konusu zaten.

Tespit ettiğimiz aşırılıklarla ilgili karar almamız gerekiyor. Yoksa hiçbir anlamı olmaz bu tespitlerimizin. Belki başlangıç olarak kendimizi sınamak adına böyle testler yapabiliriz ama uzun vadede bunları kararlara dönüştürmek çok önemli ve karşıtlık yaratma durumu işte burada ortaya çıkıyor ve aykırı olmak, piyasalara muhalefet yapmak, eğer bir aşırılık tespiti yaptıysak ve tespitimiz doğruysa geri dönüşü getiri bakımından fark yaratan kararlar oluyor. Howard Marks’dan burada bir alıntı yapalım çünkü çok güzel özetliyor yazısında bu durumu, şöyle diyor: “Unutmayın ki, zorlu zamanlarda para kazanmanın sırrı, uyum değil karşıtlık yatmaktadır. Duygusal yatırımcılar bir varlığın geleceği hakkında aşırı bir görüş benimsediklerinde ve bu nedenle fiyatları makul olamayacak seviyelere taşıdıklarında, “kolay para” genellikle tam tersini yaparak kazanılır. Ancak bu, sadece sürekli olarak fikir ayrılığına düşmekten çok farklıdır. Aslında çoğu zaman, birçok kişinin ulaşabildiği ortak görüş, çoğunlukla doğruya en yakın olandır. Bu nedenle, karşıtlıkta başarılı olmak için (a) sürünün ne yaptığını, (b) neden yaptığını, (c) neyin yanlış olduğunu ve (d) bunun yerine ne yapılması gerektiğini ve nedenini anlamanız gerekmektedir.” Sanırım bundan güzel özetlenemezdi, karşıtlık yaratmak ve özellikle nedensel bağlamda maddeler halinde durumu anlamaya çalışmak, çok önemli bir detay.

Ayrıca şunu anlamamız gerekiyor, insanlar genellikle piyasadan çıktıktan sonra düşüş başlamıyor. Tam tersi şekilde piyasalar düştükten sonra çıkmaya başlıyorlar ve bu şekilde düşüş belki daha da derinleşiyor. Kalanlar da çıkmaya devam ediyor ta ki en son isteksiz katılımcı çıkana kadar. İşte bizim insanların bunun neden yaptıklarını anlamamız gerekiyor ve gerçeklikle karşılaştırmamız gerekiyor. Bu karşılaştırmadan sonra eğer bir şeylerin yanlış olduğunu görüyorsak; neyin yanlış olduğunu tespit etmemiz gerekiyor ve eğer bu tespit bizim için bir avantaj yaratabilecek bir durumsa; karar almamız gerekiyor. Sanırım işin özeti bu. Bir örnek vermek gerekirse, -ki çok kullandığım bir örnek son zamanlarda, çünkü yakın tarihli bir şey olduğu için ve çok fazla karar almadığım için kullanıyorum aynı örneği. Hatırlarsanız geçmişte o dönem de bahsettiğim gibi Nisan ayının ortalarında bir kredi kullandık. Tekrar tekrar şimdi aynı şeyleri söylemekten sıkılıyorum aslında o yüzden farklı bir açıdan bugün kredi meselesini konuşalım istiyorum. Borsa %10’dan fazla düşmüştü yılbaşından itibaren ve açıkçası bu çok bir şey ifade etmiyor çünkü o aylarda daha kısa vadeli baktığımızda, piyasalar hakkında çok karamsar bir bakış açısı vardı. Çok ciddi sert düşüşler oldu hatta deprem sonrası toplam düşüş %20’lere geldi sanırım. Sonrasında geri biraz toparladı ve sonra tekrar düşmeye devam etti. İnanılmaz bir zamandı, herkes sanırım hemfikirdir bunda ve hissedilen çok daha büyük bir düşüş gibiydi. Şimdi böyle bir durumda bir değerlendirme yapalım. Enflasyon tarihi zirvelerde, çok yüksek ve hissedilen, açıklanandan oldukça ayrışıyor. Faizler çok düşük, enteresan bir şekilde. Bu zaten başlı başına bir sinyal vermesi gereken bir veri. Belirsizlik çok büyük. Seçimin sonucunun çok önemli olduğu düşünülüyor -ki bana göre öyle değildi, oy da kullanmadım bu yayınları dinleyenlerin büyük bir kısmının bildiği gibi ve bugün belki biraz daha iyi anlıyor olabilirler beni ama o günlerde de yaptıkları eleştirilere pek sert bir şey söylemedim ve bugün de söylemem söz konusu değil, sadece durumu belki biraz daha iyi idrak etmiş olabilirler o eleştirileri yapanlar. Neyse bu kısma girmeyelim, insanlar artık tamamen borsadan çıkmaktan bahsediyordu, büyük bir karamsarlık hakimdi piyasaya. Türkiye’nin en büyük fon yöneticilerine hakaretler ediliyordu ve ciddi bir çıkış söz konusuydu borsadan. Biz %100 piyasada olduğumuz için ve bu bir prensip olduğundan dolayı aslında yapabileceğimi pek bir şey yoktu. Tek bir şey hariç; birbirleriyle oluşan bu zıt durumlar karşısında çok açık bir şey vardı özellikle kredi kullanımı bakımından ve biz de bu kaldıracı değerlendirdik. Bunu bir kaldıraç olarak görüyorum çünkü borçlanarak oluşturulan bir sermaye ama güvenli bir kaldıraç diyebiliriz belki. Toplam 300 bin liralık kredinin faiz ödemesi yaklaşık 75-80 bin lira gibi bir rakamdı ve bunun 100 bin liralık olan kısmını 6 ay sonra ödemeye başlayacağız. 200’lük kısmı 2 yıl vadeli ve 100’lük kısmı 6 ay sonra 30 ay vadeli. İnanılmaz bir teklif bana göre. Şöyle ki; bu rakamın getirisini ayrı olarak hesaplıyorum ve bugün bu yayın için tekrar kontrol ettim, şu anda %40’ın üzerinde bir getiri var ve enflasyonun çok üstünde, doların çok üstünde, faizlerin çok üstünde 3 aylık vade bakımından. Aşağı yukarı 120 bin liraların üstünde bir getiri yaratmış kısacası, bu kısa zamanda ve kredinin maliyeti 80 bin liradan daha az ve geri ödemesi ortalama 30 ay. Daha önümüzde 2 yıl var ve bu kaldıracın nasıl bir pozisyona gelebileceğini sanıyorum tahmin edebiliyorsunuzdur. Bu bizim yapabileceğimiz tek şeydi o dönem için ve portföyün küçük bir kısmını oluşturuyor bu zaten. Ama getiri anlamında da önemli bir değişiklik yarattı. Ve işte bu karşıtlığı yaratabilmek; bizim zorunlu bir şekilde portföy büyütmek adına böyle bir ihtiyacımız olmasa da reddedemeyeceğimiz bir teklifti ve sanırım sebepleri bugün daha iyi anlaşılıyordur, karşıtlıkla birleştirince. Hatta bugünlerde eşim bir daha kredi kullanalım diye konuşmaya başladı ama şu an için böyle avantajlı bir pencere olduğunu pek düşünmüyorum; o dönem çok özel bir zamandı bence ve çok anlamsızdı böyle bir teklifin gerçek olabilmesi. Üstelik herkes piyasadan çıkarken yapıyorduk bunu ve zamana yayarak alım yaptık, sanırım 1,5 ay civarı sürdü seçimlerin sonuna kadar toplam alımlarımız. En çok da bu alımlarda Ford ve Bitcoin’den kazandık -ki bu kısmı en son sanırım diğer başka bir başlıkta konuşmuş olacağız.

Howard Marks da yazısında benzer bir olaydan bahsediyor bu arada. 2008 yılının sonunda biliyorsunuz o yıl çok büyük bir kriz yaşandığında ve piyasalar özellikle S&P 500 %40’ın üzerinde düştüğünde -ki tarihindeki en büyük düşüşlerden biriydi. Yıl sonuna doğru Oaktree Capital, Eylül ayından itibaren sene sonuna kadar 7,5 milyar dolarlık alım yapmışlar. Haftalık bazda 400 milyon dolarlık alıyorlarmış ve bunu bir düşünmenizi istiyorum. Hatta şöyle; piyasalar en sert düşüşünü onlar almaya başladıktan sonra yapıyor ve siz her hafta 400 milyon dolar daha belki yakıyorsunuz. Bu psikolojiyi ben herkesin çok iyi anlamasını istiyorum aslında biraz o yüzden üstünde duruyorum.  

Ve bu da, yine piyasaların nabzını ölçmekle bağlantılı çok önemli bir konuya götürüyor bizi: kendi duygusal tepkilerine, psikolojik bozulmaya direniş gösterme konusu var. Çok üstünde durulmayan bir konu bana göre. Özellikle de piyasayla farklı hareket etmeye çalışırken iyi hazırlanılmayan bir detay, duygusal direniş. Elbette hiçbirimiz bir keşiş gibi olamayız ama en azından buna biraz yaklaşabiliriz bence ve önemli bir yetenek. Şöyle düşünelim, bir sınavdan çıkıyorsunuz ve dışarda diğer sınavdan çıkan insanlarla karşılaşıyorsunuz; ilk yapacağınız şey şu soruyu ne yaptın? Bu soru böyle miydi gibi bir karşılaştırma yapmak olabilir. En azından bizim zamanımızda böyleydi diyelim ve sanıyorum çok bir şey değişmemiştir diye tahmin ediyorum. Şimdi bu karşılaştırmada eğer karşınızda sizden daha çalışkan olduğunu düşündüğünüz biri varsa ve farklı cevaplar söylüyorsa; ufak ufak bir soğuk ter dökmeye başlayabilirsiniz veya bir kalabalık toplanmış olabilir, bir soruyu tartışıyorlardır siz uzaktan kulak misafiri olursunuz, sizin verdiğiniz cevaptan başka bir cevap üzerinde fikir birliğine varmış olabilirler ve büyük bir şüpheye düşersiniz bir anda. İşte piyasalar da aynı bu şekilde. Hepimizin önünde aslında aynı soru var; ve birileri piyasa yükselecek diyor, diğer bir kesim düşecek diyor. Aynı şey basit bir şekilde hisse senetlerinin fiyatları belirlenirken de geçerli kısa vadede ama biz daha geniş bir çapta konuşalım. Ve elbette bunlar bu arada kısa vadeli sıfır toplamlı oyunlara giriyor ama biz uzun vadeye ve pozitif toplamlı bir şeye dönüştüreceğiz birazdan, merak etmeyin. Eğer cevaplarınızdan emin değilseniz ve piyasanın durumuyla ilgili şüphe içindeyseniz; kalabalıklardan ayrılmak istemezsiniz çünkü bu psikolojik olarak çok yıpratıcı olacaktır ve kalabalıklardan ayrılamadığınızdan dolayı, genellikle, hiçbir zaman için uzun vadeli pozitif toplamlı oyun tarafına geçemeyeceksinizdir. Çünkü dalgalarla birlikte hareket edeceksiniz. Fakat, eğer kendinizden eminseniz, rasyonel bir şekilde neyin neden olduğunu ve nasıl olması gerektiğini açıklayabiliyorsanız; verdiğiniz kararlarda özgür olabilirsiniz ve piyasanın nasıl kararlar verdiğiyle bir karşılaştırmaya girmeden önce kendi kararlarınızı verebilirsiniz. Eğer piyasa sizinle aynı fikirde değilse; sakin bir şekilde yanlış yapıyor olma ihtimalinizi araştırırsınız, eğer hala bir problem yoksa kararınızı değiştirmezsiniz ve bu sizi psikolojik açıdan yıpratmaz, doğal bir direniş gösterirsiniz zaten çoğunluğa karşı. Ama her şeyden önemlisi, ne yaptığınızı biliyorsanız tabi ki bu geçerli. Özellikle düşüş zamanlarında alımlara devam etmek, belki de en zor durumlardan birisi, çünkü ne olacağını bilmenizin hiçbir yolu yok. Sadece bir olay örgüsü kurmuş vaziyette olabilirsiniz, buraya gelene kadar konuştuğumuz diğer alt başlıklardaki tüm detayların bir toplamı sonucunda bir karar noktasına ulaşmanız gerekiyor. Aksi halde piyasa psikolojisiyle mücadele etmek hiç kolay bir şey değil. Ve tabi ki bir de tersi durumu var; piyasalar aşırı yükseldiğinde belki daha zor olanı, duygusal direniş gösterme açısından; coşkuya kapılmamak olabilir. Ve bunlar sanıyorum öyle birkaç yılda kazanılabilecek özellikler değil ayrıca uzun vadeli bir tecrübe olsa bile piyasanın bu kısmıyla ilgili insan kendini geliştirememiş olabilir çünkü çelik gibi sinirlere sahip olmak gerekiyor. Hayatta da çok tez canlı ve duygu durumları olaylar karşısında ani bir şekilde değişebilen karakterde bir insanın, piyasalarda da bu anlamda başarılı olabileceğini pek düşünmüyorum kişisel olarak ve bu çok büyük bir eksiklik olacaktır bana göre.

Son maddeye geçelim artık, bu arada fark etmiş olabileceğiniz gibi bütün alt başlıklar aslında birbirleriyle çok bağlantılı ve biri olmadan diğerinin olması pek bir şey anlam ifade etmez onu da belirtmek gerekiyor. Bir bütünün parçası bunlar ve öyle değerlendirmek gerekiyor. Son maddemiz; mantıksız pozisyonlar üzerine veya rasyonel olmayan durumlar üzerine diyebiliriz diğer bir deyişle. Howard Marks bunu kısaca şöyle açıklıyor: “Mantıksız durumlara karşı tetikte olun. Örneğin, “hisse senetleri o kadar düştü ki artık kimse onlara ilgi duymayacak” gibi, mantıksız durumlar. Anlamsız olduğunu düşündüğünüz veya gerçek olması için çok iyi (ya da çok kötü) olduğunu gördüğünüz yaygın kabul görmüş bir durumla karşılaştığınızda, buna uygun hareket edin. Bir şey gördüğünüzde; bir şey yapın.” Bu bahsettiği şey yine o kadar çok önemli bir konu ki; biz zaten piyasada bir durumu fark edebiliyoruz ama aksiyon almakta emin olamıyoruz. Tabi sebepleri birçok şeye dayandırılabilir ve kendimizden emin olmamakla ilgili biraz. Ama o kadar mantıksız durumlar oluşabiliyor ki; kişisel olarak yine bir örnek vermem gerekirse bölümün başlarında Ford ve Bitcoin getirilerinden bahsetmiştim hatırlarsanız. Özellikle Ford üzerinde durmak istiyorum biraz çünkü bu maddeye çok uygun bir örnek. Nisan-Mayıs aylarında piyasalar düşerken her hisse gibi Ford da ciddi bir şekilde düştü. Aslında ben biraz daha sağlam kalmasını bekliyordum ama yaklaşık olarak %15’e yakın bir seviyede düştü ve bu inanılmaz bir şeydi bence. Hatta şöyle günler oldu; Ford bir şey açıklıyor, bir yatırımcı sunumu veya bir haber düşüyor piyasaya ve haber o kadar iyi bir haber ki ama hisse -3 yapıyor o gün veya çok enteresan bir şey daha oldu güzel bir bilanço açıkladılar ilk çeyrek için; hisse ondan sonra düşmeye başladı. Bence bunlar o kadar mantıksız şeyler ki; inanılmaz fırsatları ortaya çıkardı, sanıyorum 600 liralardan eklemeye başladık o yarattığımız krediyle, en sonlara doğru 521 liradan aldığımızı hatırlıyorum ve her düşüşünde nasıl olabilir böyle bir şey diye ekleme yapıyorduk. Hatta normalde benim kendi kafamda kurduğum paylaşıma göre bu kadar yapmayacaktık ama düştükçe daha da almamız gerektiğini hissettik ve Ford ile Bitcoin tarafında daha çok yoğunlaşmış olduk zorunlu bir şekilde. Çünkü gerçek olamayacak kadar kötü bir senaryo vardı ve şirketle de ilgili bir şey de değildi. Romanya ile ilgili iyi haberler gelirken bile çok fazla düştü hisse. İşte bu tip gerçekten anlamsız durumlarda eğer sağlam bir temel üzerine fikir inşa ettiyseniz, yanlış bir şey gördüğünüzde, bir şey yapmak konusunda pek çekince yaşamıyorsunuz. Bu piyasalarla ilgili bence anlaşılması gereken çok önemli noktalardan birisi. Ve böyle yaklaştığınızda aslında bir zamanlama yapmış olmuyorsunuz, sadece piyasanın nabzını ölçerek ve bir yorumda bulunarak yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyler üzerine harekete geçiyorsunuz ve bunun zamanlamayla bir ilgisi yok, ama genellikle bu tarz kararlar ve uygulamaya konulan hareketler; günün sonunda daha uzun bir vadede baktığınızda mükemmel zamanlamalar olarak görünüyor. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: o günlerde biz böyle hissetmiyorduk. Çünkü ne kadar daha fazla düşebileceğinden emin değildik ve bu benzer bir durumdaki herhangi bir şirket için de geçerli. Bazen bunun meyveleri çok daha uzun bir vadede ortaya çıkabilir ama o dönem için seçim belirsizliğinin kısa vadeli olarak ortadan kalkacağı da önümüzde bir gerçek olarak durduğundan, zaten sonrasında her şey biraz daha yoluna girmeye başladı. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum, bu oluşan dengesizlikleri tespit edip hızlı aksiyonları ancak çok ekstrem durumlarda uygulamak gerekiyor, çok büyük bir kriz anında veya bizdekine benzer bir durumda geçerli bir şey. Onun dışında hepimizin bilmesi gereken belki de en önemli şey: “piyasaların bizim rasyonel kalabileceğimizden çok daha uzun bir süre irrasyonel davranabileceği” unutulmaması gereken bir detay bu da. Ya da yanlış bir durum değerlendirmesi yapmış olabiliriz ki bu da en kötü ihtimal olabilir. Tam olarak zaten bu yüzden çok fazla karar almamak gerekiyor.

Kısaca toparlarsak, piyasaların durumunu ve hareketliliğini ölçebilmek iyi bir yatırımcı olabilmenin bence ana temel kurallarından birisi. Ve bunun yöntemleri üzerinde bugün biraz durmuş olduk. Piyasa için çok fazla kullanılan ve her durum için geçerli olduğu yanılgısına düşülen “bu defa farklı” sözünün hatalarından bahsettik. Çoğunlukla hep aynı şeyler oluyor, market bir sarkaç şeklinde hareket ediyor ve bazen aşırı alış tarafında, bazen aşırı satış tarafında ekstrem noktalara gidiyor ve aynı zamanda bu hep böyle olacak. Bu aşırılıkları ve bunlarla ilgili olabilecek düzeltmeleri nasıl tespit edebileceğimiz üzerine de konuştuk. Ve bunu yaparken sürekli bir tespit yapmaya çalışmanın, sürekli fikir yürütmenin aslında bizi yanıltabileceğini anlamaya çalıştık. Ne kadar az bu tarz durumları tespit etmeye çalışırsak, doğru sonuca o kadar yaklaşabiliriz çünkü hiçbir zaman için en tepe noktayı veya en dip noktayı tespit etmemizin bir yolu yok. Howard Marks bunu basitçe şöyle açıklıyor:

  • “Dip noktası”, toparlanmanın başladığı günün bir öncesidir. Dolayısıyla, dip noktasına ne zaman ulaşıldığını bilmek kesinlikle mümkün değil… imkânsız. Oaktree açık bir şekilde dip beklemek fikrini reddeder ve değeri uygun fiyatla elde edebildiğimizde alım yaparız.
  • Dip noktasının geldiği söylememiz mümkün değilken, uygun fiyatlı fırsatların ortaya çıktığı koşullar kesinlikle tespit edilebilir.
  • Böyle bir durumda, yaşanan fiyat düşüşleri ve satışlar göz önüne alındığında, bunun yatırım yapmak için iyi bir zaman olduğuna inanıyoruz, fakat tabi ki en iyi zaman olduğunu kanıtlayamayız.
  • Kimse böyle bir durumda tüm paranızı yatırmanız gerektiğini iddia edemez… ancak aynı şekilde, hiç yatırmamanız gerektiğini de iddia edemez.

Howard Marks 30 yıldan fazla tecrübesiyle benden daha güzel açıklıyor bence böyle şeyleri ve onun bu sıkıştırılmış görüşlerini de özellikle vermek istiyorum o yüzden. Yani piyasa zamanlamasıyla ilgili yapabileceğimiz hiçbir şey yok, sadece durum tespiti yaparak piyasanın nabzını ölçmeye çalışabiliriz ama ne zaman tansiyonun tavana vuracağını ya da duracağını bilemiyoruz. Fakat bu tespitlerin arkasından, eğer piyasadan ayrışıyor olsak bile, sağlam temellere oturttuysak fikirlerimizi bu ayrışmayı kabul etmemiz gerekiyor ve uygulamamız gerekiyor. Karşıtlık maddesinden bahsetmiştik hatırlarsanız. Bunu yapabilmek için de kendi duygusal tepkilerimize karşı bir sağlamlığımız ve psikolojik olarak direncimiz olması gerekiyor. Yine bu da bir başka maddeydi. Ve son olarak da dedik ki, hepsini toparladığımızda, tüm bu özelliklerin üstüne ortaya çıkan anlamsız ve rasyonel olmayan bir durum karşısında eğer bir şey gördüysek; harekete geçmemiz gerekiyor.

Umuyorum ki herkes için çok önemli bir bölüm oldu bu. Çünkü piyasayı anlamak onu yenebilmenin belki de ilk adımlarından birisi ve yavaş yavaş o bölüm için bir aslında altyapı oluşturmaya çalışıyorum. Çok önemli maddelerdi bence Howard Marks’ın son memosundaki bu maddeler ve yazının orijinaline mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim çünkü çok fazla detay var ve bahsettiği çok önemli bambaşka şeyler de var. Ben sadece piyasa nabzını ölçmek üzerinde biraz yoğunlaşmak istedim bugün ve belki biraz da makalenin kendisinden kopmuş bir şekilde yapmış olabiliriz o yüzden orada bambaşka şeyler de göreceksiniz bakarsanız, bundan emin olabilirsiniz ve tekrar kaynağa yönlendirmiş olayım.

Ve yine Howard Marks’ın bir sözüyle tamamlayalım bölümü:

“Skeptisizm ve kötümserlik eş anlamlı değildir. Skeptisizm, iyimserlik aşırı olduğunda kötümserlik gerektirir. Ancak aynı zamanda, kötümserlik aşırı olduğunda da iyimserlik gerektirir.”

Buradaki skeptisizmi sanıyorum Türkçeye şüphecilik, kuşkuculuk olarak çevirebiliriz. O yüzden, kuşkucu ve şüpheci kalmanız dileğiyle.

Önceki Bölüm

En Önemli Şey

Sonraki Bölüm

Emeklilik Ponzi Sistemi

Latest from Blog

Uzun Vadeli Oyunlar

Bölümleri hazırlarken genellikle bir düşünce akışıyla ilerliyorum ve konunun nerede toplanacağını ya da nerede biteceğini başladığım

Birinci Kural: Para Kaybetme

Warren Buffett sürekli kullandığımız bir söz olarak bir keresinde şöyle demişti: “1. Kural: Para kaybetme. 2. Kural:

Öğrendiğim Birkaç Şey

Sahip olmak isteyeceğim neredeyse her şeye sahibim. Henüz elde edemedikleriminse yolumun üzerinde duran sadece birer checkpoint