/
39 mins read

2023: İkinci Çeyrek Değerlendirme

Bugün en sevdiğim dönemlerin birindeyiz. Aylık ve özellikle çeyreklik olarak bir durum raporu çıkartmanın zamanı geldi ve geniş bir pencereden, neler oluyor? diye hep birlikte bir bakacağız. Çeyreklik değerlendirmeler yapmayı daha çok seviyorum çünkü oldukça uzun vadeli düşünen biriyim. Çeyreklik yapınca bile aslında çoğu şeyi tam olarak yansıtamıyoruz ama en azından aylık bazda detaylı takipler yapıp, bunun üstüne kararları gözden geçirmeye çalışıp; çok fazla karar vererek daha da fazla hata yapma durumuna düşmek istemiyorum. Aynı şirketler gibi ben de kendi durumumu üç aylık bazda değerlendirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Tabi twitter’da hem biraz ilgi çektiğinden ve bir de insanların merak duygusundan dolayı aylık olarak da bir portföy durumu paylaşıyorum ama üstüne hiçbir şey yazmıyorum ve sadece nerede durduğumu göstermeye çalışıyorum o twitlerde. Çeyreklik bazda da yine kısa sayılabilecek bir flood paylaşıyorum ve ek olarak da çeyreklik olarak, burada bir değerlendirme bölümü yapıyoruz çok daha derinlemesine inerek. Portföy durumunu zaten paylaştım twitter’da bu dönem için ve nostr üzerinden yine bir flood daha yaptım. Şimdi başlangıç için kısaca rakamları vereyim önce, sonrasında bölüm ilerledikçe daha ileride detaylı bir şekilde gireceğiz ve genel bir değerlendirme yapmış olacağız. Şu anda ilk yarıyıl olarak yılbaşından itibaren getiri anlamında %25 civarında portföy, tabi bu getiri anlamında. Ve aynı zamanda arsa tarafı dahil değil bu rakama. Onları da eklediğimizde çok daha ciddi bir getiri oranı ortaya çıkacaktır ama realize olmadan net rakamları bilemeyeceğimizden dolayı eklememeyi tercih ediyorum ben. O yüzden %25 olarak kabul edelim şimdilik. Toplam portföy büyümesi daha farklı bir metrik ama ve o da yılbaşından itibaren %57 civarında. Ayrıca bunun içine gerçeğe yakın bir değerlemeyle arsa tarafını da ekliyorum. Yani büyüme bakımından değerlendirdiğimizde; ciddi bir reel büyüme var. S&P 500 endeksi yılbaşından beri TL bazında %59 artmış durumda. Çok az bir oranda altında kalıyoruz onun. Enflasyona ben ENAG üzerinden bakıyorum ve orada da yılbaşından beri %50 artış var; çok iyi bir oranda üstündeyiz bu rakamın. Dolar %40’a yakın artmış ve altın da %43,5 gibi bir oranda artmış durumda. Şimdi böyle bakınca, her şey çok güzel görünüyor. Fakat benim yarattığım büyümenin içinde; arsa payı portföyü şu anda sırtlamış durumda; oradan kaynaklı bir büyüme var ve ayrıca hatırlayanlar olacaktır; kusursuz fırtına diyebileceğimiz bir zaman diliminde 300 bin lira gibi bir kredi kullandık. Nisan-Mayıs aylarında seçim döneminde ortalık toz dumanken; herkes korkarken, biz aç gözlü davrandık ve ek bir kaynak yaratıp yatırımda değerlendirdik. Portföy büyümesinde çok etkili bir rakam olmasa da sonuçta bu da bir getiri değil; ama büyüme tarafından değerlendirmemiz gereken bir şey. Ayrıca ikinci çeyreğin son ayında; Haziran ortasından itibaren, bütün VESBE hisselerimizi ARÇELİK olarak değiştirdik. Bu da yılın ilk yarısında yaptığımız hamlelerden biriydi. Yani aslında, 6 ay boyunca; sadece 2 kez karar aldık. Biri portföyde küçük bir manevra; yani şirket değişimi, diğeri de bir miktar kredi kullanımı.

Bu arada bu bölüm bir şeylere isyan etmeyeceğiz veya kavramlar üzerinde yoğunlaşıp derinlemesine detaylara dalmayacağız. Biraz daha serbest uçuş şeklinde daha olağan bir akışta ilerlemeye çalışacağım. O yüzden sırayla bir durum değerlendirmesi şeklinde ilerleyeceğiz. Önce finansal bağımsızlık kısmından biraz konuşmak istiyorum. 2023’ün ilk 6 ayını kapattıktan sonra istifa etmemin üzerinden tam olarak 1,5 yıl geçmiş oldu ve tüm bunları anlattığım podcast yayınlarına başlamamın üzerinden de 1 yıl geçmiş oldu. İş bırakma tarihim resmi olarak 27 Aralık 2021. Şimdi dönüp bakınca sanki üstünden bir on yıl geçmiş gibi hissediyorum ve çok uzak bir zaman olarak görünüyor ama süreyi değerlendirdiğimizde 1,5 yıl aslında çok da kısa bir süre. Ve şu an için her şey istediğim gibi devam ediyor diyebiliriz. Tam olarak başardım diyebiliyorum çok uzun bir süredir; çünkü ilk istifa anında, biraz da olsa bir şüphem vardı. Acaba piyasalarda çok tehlikeli bir şeyler olabilir mi? Belki bir anda çok kötü bir piyasaya giriş yaparız ve birikimlerim beklemediğim bir şekilde geriye gidebilir.. gibi düşüncelerle ve biraz kuşkulu bir şekilde iş bırakmıştım. Ama artık yeter dediğim bir andı. Hatta o ana gelene kadar; yaklaşık 3 yıl boyunca iş bilgisayarımda istifa dilekçem hazır bir şekilde bekliyordu, zaman zaman açıp okuyordum belki bazen çok küçük düzeltmeler yapıyordum. Her yeni yılda dilekçenin tarihinde mutlaka güncellemeler yapıyordum ve bu da değişik bir haz veriyordu. Aslında o dilekçeyi bu bölümde okuyacaktım tekrar ama iş bilgisayarını teslim ederken dosyayı imha etmiştim, yedeğini de almamışım galiba. Biraz baktım ama bulamadım. Neyse, konuya dönersek, piyasalar 2022 yılında oldukça cömert davrandı ve yılı çok iyi bir noktada kapattık; birçok yatırımcı için de aynı şey geçerli. Fakat tabi ki Warren Buffett’ın akıllı ördek benzetmesini unutmamak lazım ve yağmur dindiğinde; sular durulduğunda kendimizi her zaman diğer ördeklerle kıyaslamalıyız ve bu yıl yani 2023 yılı; bunun için en güzel zamanlardan ve örneklerden biri.

Şimdi bunların hepsinin detaylarına tek tek gireceğiz, çok daha başka şeyler de konuşacağız. Fakat öncesinde, yine biraz temelden başlayalım istiyorum. Günlük rutinlerim artık tamamen oturdu gibi 1,5 yıl içinde. Her gün iş hayatındayken kalktığım saatten daha erken kalkıyorum. Günü önüme almak iyi hissettiriyor. Sabahları 7:00 gibi kalkıyorum ve henüz piyasalar açılmadan önce gelişmeleri biraz göz ucuyla takip etmeye çalışıyorum. Günlük maillere cevap vermeye çalışıyorum. Sonrasında kendim için hazırladığım bir günlük plan oluyor. Podcast bölümleriyle ilgili araştırma veya okuma üzerine geçiyor günün büyük bir kısmı. Sabah 7 – Akşam 5 gibi bir mesai kavramım var. Hatta cumartesileri de yüksek oranda çalışmış oluyorum ve sadece Pazar günüm boş. Piyasalarla ilgili bir ekran takibi yapmıyorum hiçbir zaman için. Sadece şirketlerle ilgili haber akışlarını takip etmeye çalışıyorum ve hala kendimi daha farklı nasıl geliştirebilirim onun üzerine yoğunlaşmaya çalışıyorum. Yaptığım şeylerin arasında borsa ve analiz denilebilir belki ismine, çok çok küçük bir kısmını oluşturuyor günlük rutinlerimin. Bu bölümde ikinci çeyrek üzerinden baktığımız için o şekilde bir değerlendirme yaparsak; sadece neredeyse hiçbir şey yapmadan veya aktif olarak sürekli fiyat takip etmeden, yeni fırsatlar kovalamadan veya hep piyasanın bir adım önünde olmaya çalışmadan; son üç aylık periyotta; %25 gibi bir getiri oluştu ve dediğim gibi buna arsa tarafı dahil değil. Yani aslında orayı da eklediğimiz zaman reel olarak enflasyonun ve diğer karşılaştırma araçlarının üzerine çıkmış bir sonuçla karşılaşıyoruz ama biz ölçümleyebildiğimiz %25’i baz alarak devam edelim.

Bana göre bu yıl için I. ve II. Çeyrekte en çok dikkat çeken durum; piyasaların panik havasıydı. Tekrardan karşılaştık bunlarla. İlk çeyrek ortalarında deprem felaketini şu anda neredeyse herkes unutmuş durumda ama o dönem borsa kapanmadığından dolayı birkaç gün içinde sanıyorum %10-%15 arasında ani bir düşüşle karşılaşmıştık. Borsa bir süre kapalı kalıp tekrar açıldığında, kısa bir zaman diliminde hemen geri toparladı ve kalabalıkların çılgınlığını çok güzel yansıtan bir yıl içinden geçiyoruz tam olarak bu tarz örnekler yüzünden. Çünkü sonrasında; bir anda çimento şirketleri aşırı talep görmeye başladı. Bu çok enteresan gelen bir durum bana. Aşırı mantıksız bir olay. Şöyle ki; bölgeyi ve sektörü yakından bildiğimden dolayı, bu çimento fabrikaları borsada kısa vadeli olarak tavan tavan giderken, bütün fabrikalar kapalıydı aslında. Çok komik bir durum bence. Farklı bir açıdan düşünelim; bir fabrika üretimine ara verdiğini açıklıyor diyelim ki; borsada bu şirketin fiyatları nasıl hareket eder? Yüksek ihtimalle ciddi bir düşüş trendine girer, yine kısa vadeli olarak tabi. Çip krizinde otomotiv sektöründe bununla çok karşılaştık. Fakat tam tersi bir şey oldu, insanlar bu fabrikaların kapalı olup olmadığını da sanırım hiç umursamadılar veya kontrol bile etmediler ve çimento şirketlerini toplamaya başladılar. İnşaat veya çimento sektörüyle ne kadar ilgili bu insanlar emin değilim ama; şu an için görüntüyü size söylemem gerekirse; ikinci çeyreği kapattığımız şu günlerde bölgede inşaat çalışmaları daha aşırı verimli bir şekilde başlamış durumda değil. Bazı analizler görüyorum; yıllarını bu sektöre vermiş biri olarak şaşırarak bakıyorum. Örneğin her yıl istisnasız bir şekilde kış aylarından sonra yükselen hazır beton ve çimento satışlarını bir gösterge olarak kabul eden ve sektörün dinamiklerinden hiç haberi olmadan araştırma raporu şeklinde sunumlar yapanlar var. Çimento ve beton sektöründen bugün biraz konuşalım o yüzden. Çok da uzun tutmayacağım. Kış aylarında inşaatlar genellikle yavaşlar ve sektör bir durgunluğa girer. Özellikle de beton tarafında. Çimento fabrikaları bu dönemlerde zaten genellikle stok olarak daha düşük seviyelerde çalışır ve daha çok da yurt dışı ağırlıklı devam ederler. İç piyasa çok durgun olur çünkü. Örnek vermek gerekirse, yazın yapılan satışların hem çimento hem de beton anlamında kışa göre ve özellikle de en pik haziran-temmuz-ağustos aylarına göre ocak-şubat gibi aylarla karşılaştırdığımızda, iki kata kadar hatta bazen dönem dönem daha fazla, iç piyasada bir satış ayrışması olur. Kimileri beton satışları nisan ayında %10 – %15 yükseldi diye; piyasanın çok iyiye gitmeye başladığını öngörebiliyor ve insanlar kendilerinde böyle analizler yapma yetkinliğini veya özgüvenini nereden buluyor bilmiyorum ama oldukça yanıltıcı şeylerdi bunlar ve çok şaşırarak takip ettim. Kısacası; Türkiye şartları için konuşursak, çimento tarafında biraz daha az görünmekle birlikte özellikle beton tarafında aşırı mevsimsel bir döngü olur. İnşaat sezonlarından dolayı böyle olur ve bu bir sektör dinamiğidir. Bu analizleri paylaşanların pek farkında olmadığı bir şey sanırım bu da.

Ayrıca; Doğu Akdeniz taraflarında olan bir deprem sebebiyle; Boğaziçi Beton’un hisselerinin artacak olmasının veya sadece bu sebeple böyle şirketlere yatırım yapılıyor olmasının hiçbir anlamı yok ve şaşkınlıkla izliyorum. Bir beton santrali kendi etrafındaki yaklaşık 50km2 civarı bir alana maksimum hizmet verebilir ve biz bunu hinterlant olarak adlandırıyoruz. Yani Boğaziçi Beton -ki pek beğendiğim bir firma da değildir bu arada- eğer inanılmaz bir teknoloji geliştirip ses hızında uçan mikserler yapıp deprem bölgesinde beton dökmeyi başaramazsa; bu senaryodan kazançlı çıkmasının pek bir yolu yok. Şöyle düşünebilir, tamam deprem çok farklı bir bölgede, fakat İstanbul da çok büyük bir dönüşümden geçecek, o yüzden böyle bir hisseye yatırım yapma kararı verdim, denilebilir. Bu deprem olduğunda mı aklınıza geldi peki? diye sorarım ben de. Ha bu arada amacım burada herhangi bir firmayı kötülemek veya ona benzer bir şey değil, sadece kararlar verirken, piyasanın nasıl yanılgılar içine düşebileceğini göstermeye çalışıyorum ve çok güzel bir örnek olduğu için bunun üzerinden gitmek istedim. Ve kaldı ki; depremden dolayı oluşacak ekstra satış hacimlerinin etkisi; birkaç yıla birden yayılarak çok yavaş bir şekilde bilançolarda görülmeye başlanacak. 2024 başına kadar sektör zaten normal olarak yaz aylarında normal bir şekilde on yıllardır olduğu gibi bir yükseliş gösterecek ve kışa doğru belki düşüş daha az olacaktır bu sene özelinde, sonrasında 2024 itibariyle çok daha rahat görülecektir deprem etkisi. Yani kısaca şunu anlatmaya çalışıyorum: çok kısa vadeli bir haber üzerinden; kısa vadeli bir fiyat hareketi beklentisini oluşturan dinamiklerin, aslında çok çok uzun bir vadede gerçekleşeceği gibi bir çelişki var ve piyasaları çok güzel anlatan bir örnek işte bu. Buna benzer bir tweet de atmıştım o günlerde. Fakat bu konuyu çok uzatmayalım, kendimi bir uzmanı olarak görmesem de yıllarımı verdiğim bir sektör ve ona rağmen konuşmayı çok sevmediğim bir sektör çimento ve beton tarafı. Sessiz kalmaya tercih edip, analizleri okurken kıkırdamaya devam etmeyi düşünüyorum şimdilik. O yüzden kapatalım bu kısmı.

Ayrıca bir parantez olarak konuyla bağlantılı bir durumdan bahsetmek istiyorum. Sektör profesyonellerinin de bazen information bias dediğimiz bir bilgi yanlılığı, ölçüm yanlılığı hatasına düştüklerini düşünüyorum. Bu aslında çok tehlikeli bir durum ve kendimde de uzun bir süre önce fark ettiğim bir yanılgıydı. İçinde olduğum sektörü, bilgim ve tecrübemle birlikte önümüze düşen her bilginin, her haberin, her gelişmenin yaratacağı katkıyı abartarak ve yanlı bir şekilde çok iyi sonuçlar çıkartacağını düşünerek yorumluyordum. Yakın bir tanıdığıma çok iyi bildiğim bir firma hakkında aşırı olumlu yorumlar yaparak hissesini almasına etki edip, hatalı bir karar vermesine sebep olmuştum. Çok fazla görebiliyoruz bunu, ya da en azından ben gördüğüm zaman fark edebiliyorum artık. Sektör profesyonelleri bir haberi veya yeni bir gelişmeyi, sektörün veya şirketin lehine oldukça yanlı bir şekilde yorumlayıp analiz yapabiliyorlar ve bu yanılgının içinde olduklarının farkına bile varamıyorlar. Bence önemli bir konu bu; information bias dediğimiz şey. O yüzden parantez içinde belirtmek istedim.

Doğrulama Önyargısı (Onaylama Yanlılığı): İnsanlar Neden Görmek İstediklerini Görürler? - evrimagaci.org

Diğer bir konu, yine ikinci çeyrekte çok açık bir şekilde tekrar kendini gösteren, olağanüstü yanılgılarımıza örnek olarak; seçimleri gösterebiliriz sanırım. Piyasa Mayıs ayı itibariyle inanılmaz belirsiz bir zaman dilimine girdi ve bana göre son yıllardaki en belirsiz, en puslu anlardan biriydi mayıs ayı. Ve bu; aynı zamanda bir fırsat demek. Şöyle bir itirafta bulunmak istiyorum; 15 Mayıs sabahı bir tweet atmıştım. Yani seçimin ilk turundan sonraki pazartesi ilk sabah, bu tarih. Tweet şöyleydi: “Kaosun ortasında fırsat da vardır.” – Sun Tzu. Bu alıntıyı ben sanıyorum o tarihten bir hafta önce planlanmış tweet olarak, seçimin sonucunun ne olacağını bilemeyeceğimiz bir zamanda otomatikleştirip, pazartesi sabahı 9:30’a ayarlı bir şekilde kurdum. Çünkü sonuç ne olursa olsun pazartesi sabahı bir kaos ortamı olacaktı. Her iki ihtimal için de geçerli bir durumdu bu. Tam olarak bu fikir bizi şöyle bir sonuca götürüyor; belirsizlik demek piyasalar açısından riskli bir durum demek. Ve riskin tanımını, her zaman söylediğim gibi yanlış yaptığımızdan dolayı; yanlış bir şekilde belirlenen risk faktörü ve belirsizliğin birleşmesi; akıllı bir yatırımcı için, fırsat demek aynı zamanda. Bu planı o tweeti otomatikleştirmeden çok öncesinde şekillendirmiştim. Ve kredi kullanma konusu burada devreye girdi. Nisan ayının sonlarıydı yanlış hatırlamıyorsam ve zaten daha önce o dönem güncel olarak kredi kullanımının haberini de vermiştim. Şöyle bir mantık vardı arkasında; enflasyonun yıllık bazda minimum %50 olacağı çok açık bir şekilde ortadaydı ve depremden sonra çok küçük bir kredi penceresi açıldı, yıllık %25 maliyetle ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir fırsat ortaya çıktı. İlk başta biz biraz kenardan izledik, hemen karar vermek istemedim. Fakat kredi faizlerini o dönem çok yakından takip ettim ve bir noktada yavaş yavaş bankaların faiz arttırdığını gördüm ve sanıyorum yaptığım en iyi zamanlamalardan biri olabilir; bir Cuma sabahı, eşimle birlikte totalde 300 bin gibi bir kredi kullanımı yaptık. Pazartesi gününe geldiğimizde bütün bu fırsatlar kapatılmıştı ve bir anda %30’un üstüne attı faizler tüm bankalarda. Çok şanslı bir şekilde son gün yararlandık biz düşük faizden. Biz biraz özellikle de geciktirmeyi düşünmüştük çünkü piyasa zaten sürekli düşmeye devam ediyordu o dönemde ve krediyi ne kadar erken kullanırsak piyasaya girişimiz de o kadar erken olacağı için daha henüz düşmeye çok devam ederken giriş yapmak istemedik. O yüzden kredi kullanımını geciktirebildiğimiz kadar geciktirdik ve şanslı bir şekilde son anda yakalayabildik. Bu tarz durumlarda bana göre sakin kalabilmek çok önemli; özellikle birikim esaslı değil de; toplu bir parayı değerlendirirken dikkatli davranmak gerekiyor. Bizim bu ek oluşturduğumuz kapitali tamamen piyasaya sokmamız seçimin ikinci turuna kadar devam etti ve belirsizliğin, yanlış ölçülen riskin en pik noktasında giriş yaptık, kademeli olarak. Yani bugün baktığımızda çok çok büyük bir para değil ama böyle bir miktar için bile toplamda 1,5 ay civarı sürdü piyasaya eklememiz. Yaptığımız zamanlamayı piyasalar ve faizler üzerinden gösterdiğim bir grafik de paylaşmıştım twitter’da, belki görmüş olanlar olabilir. Ayrıca bu kredinin getiri oranlarını ayrı bir şekilde de toplam getiriden arındırarak ekstra olarak da takip ediyorum, çünkü bunu bilmemiz lazım. Şu anda %35 civarında bir getirisi oldu ve kendi maliyetini zaten 2-3 ay içinde çıkartmış oldu bir bakıma. Fakat bu bir risk iştahı oluşturmak adına özendirme olarak anlaşılmasın lütfen. Sadece göstermek istediğim şey; aynı deprem zamanında olduğu gibi veya çok daha öncesinde pandemi zamanında olduğu gibi; herkes korkarken ve kuşku içindeyken hamle yapmak gerekiyor. Piyasalarda bunun sayısızca örneği var.

Piyasalar üzerinden devam etmeden önce biraz yine dış konular tarafına geçmek istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımızın bir bağ evi diyebileceğimiz bir yatırımlarını ziyaret ettik. Daha doğrusu ev ziyaretine gittik. İnanılmaz bir yer. Doğanın içinde yaklaşık sanırım 20 dönüme şeftali ve zeytin bahçesi kurmuşlar ve içinde bir iki katlı bir evleri var. Evin etrafına da çok güzel bir bahçe alanı yapmışlar. Aşırı zevkli bir yerdi ve yaşamak istediğimiz hayatın resmen bir kopyasıydı. Şunun için anlatıyorum bunu, kadın girişimci desteklerinden faydalanmışlar ve 2018-2019 yıllarında yaklaşık sanırım 600-700 bin liralara her şeyi mal etmişler. Tabi yıllar içinde eklemeler ve çok güzel bir şekilde yaptıkları ek değişiklikler de var. Toplamda belki 1 milyon diyebiliriz o yüzden. Bugünkü değeri yaklaşık 12-13 milyon civarında. Ve girişimcilikten faydalanarak aldıkları kredi ödemeleri kuş kadar kalmış durumda. Bir kısım hibe de almışlar. Biz de bir süredir düşünüyoruz böyle bir şey; eşim üzerinden kadın girişimci desteklerinden faydalanmak istiyoruz ama henüz bir adım atamadık. Zaman zaman çeyreklik değerlendirme bölümlerinde tarım kısmından bahsediyorum ve topraksız tarım gibi şeylerle ilgilenmek istediğimizi söylüyorum. Tam olarak yapmak istediğimiz şey bu işte ve belki eğer uygun koşullar oluşabilirse önümüzdeki 1 ila 5 yıl için böyle bir hayata geçiş yapmak istiyoruz.

Ve borsa dışında yatırım yaparken fark ettiğim bir şey var; mümkün mertebe kendi sermayeni kullanmadan uygun koşullarda borçlanarak ve özellikle de TL bazında borçlanarak, mümkünse hibe alarak yatırım yapmak oldukça avantajlı bir durum. Ve benim kişisel olarak, avantajlı durumlara karşı ekstra bir ilgim var. Belki çok fazla kişi için sıkıcı bir konu gibi görünebilir ama yatırım yaparken kendimi Karpov gibi düşünmek üzerine zorluyorum. Dediğim gibi sıkıcı bir konu fakat bu düşünceyi biraz açmak istiyorum; eski dünya satranç şampiyonlarından Karpov’un çok önemli bazı özellikleri var bence herkes için anlaşılması gereken şeyler. Bir konum oyuncusu Karpov ve ufak avantajları uzun vadede ve oyun sonuna kadar çok büyük avantajlara çevirmek üzerine bir yapısı var. Küçük bir avantaj yakaladığı anda konumu öyle bir işliyor ki oyun sonunda bu onun için büyük bir avantaja dönüşüyor ve yakaladığı konumu neredeyse asla kaybetmiyor. Ayrıca çok garantici biridir, çok ince ve detaylı düşünerek sineğin yağını çıkartır diyebiliriz. Hatta şöyle bir söz söylenir kendisiyle ilgili: “Karpov eğer bir feda yapıyorsa; oyunu direkt orada terk etmeniz gerekir.” Belki bazıları şu anda konumuzla ne alakası var tüm bunların ve satranç göndermelerinin diyebilir. Fakat; işte ben de bu mantaliteye çok yakın bir şekilde kararlar almaya çalışıyorum ve konumum çok çok iyi bir pozisyondaysa ancak sermayemden fedalar yapabilirim. Onun dışında küçük avantajları daha uzun vadede bir konum iyileştirmesine gitmeye çalışarak; çok daha büyük avantajlara dönüştürmeye çalışıyorum. Bu bazen yavaş kararlar alınıyor gibi görünebilir uzaktan bakıldığında ama tarım veya reel girişimcilik konusunda tam olarak işte bu düşünceyle hareket ediyorum.

Konumuzla yine şöyle bir ilgisi var. Piyasalara devam etmeden önce bir durum değerlendirmesi bölümü olduğu için bu bölüm; inşaat tarafına da tekrar bir girmemiz gerekiyor. Çok üst üste teklifler gelmeye başladı ikinci çeyrekte. Bu konuda fark ettiğim bir şey var. Likit bir portföyün olduğunda karşına birçok fırsat çıkartılıyor. Ya da en azından fırsat gibi görünen seçenekler teklif ediliyor diyebiliriz. Çevremizde portföy durumumuzu ve yatırım şeklimizi bilen insanlar var ve bunlar her an anında çok ciddi bir pozisyonu likite dönüştürebileceğimizi anladıklarından dolayı bazen tekliflerde bulunuyorlar. İnşaat da işte bunlardan biri. İlk çeyrek üzerine konuştuğumuz bölümdeki fikirlerin üzerine, bu çeyrekte yeni fikirler de geldi. İki tane farklı tipte arsa geldi. Birinde maksimum 4-5 katlı bir konut inşaatı var ve çok güzel bir konumda olmayan bir bölgede. Burada hatta karşı taraf sadece bir mühendislik ve teknik çözüm seçeneğine de çok yakın. Sermaye karşıdan da olabilir yani veya belki biraz biz üstüne ekleme yapabiliriz. Bu teklif şimdilik rafta bekliyor ve çok kırmak istemediğim birine ait bir arsa ama birkaç yıl daha bekletebilirim onu, problem olmaz gibi görünüyor veya bir başkasına yaptırabilir. Şu anda çünkü biz böyle bir şey yapmayı düşünmüyoruz dedik. Diğer gelen teklif bir villa projesi üzerine. Arsa çok güzel bir yerde; çok daha küçük bir inşaat ve kısa bir sürede bitirebileceğim bir yer. Ayrıca arsaya 2 adet villa sığıyor ve %50 üzerinden bir teklif var; yani iş bittiğinde villalardan birini biz almış olacağız ve bütün inşaat maliyeti de bize ait. Bu teklif beni biraz cezbetti ama çok iyi hesaplama yapmak gerekiyor. Tahminime göre hemen hemen 1 yıl içinde TL bazında %100 üzerinde bir kazanç yaratacağı görülüyor, o yüzden bunun karşılığında eğer yapmasak ve aynı şekilde devam etsek; benzer bir sonuçla karşılaşabilir miyiz bunu anlamamız lazım. Ayrıca ek olarak bir emek ve zaman maliyeti de var, onları da düşünmemiz gerekiyor. Böyle düşününce, gerçekten güzel bir teklif olsa da; şu anda oldukça rahat bir pozisyondayız ve ortağı olduğumuz şirketler, zaten yıllık bazda hemen hemen enflasyon üzerinde büyümeye devam ediyorlar. Bu açıdan da bakıldığında; evet başlangıçta güzel bir teklif demiştik, fakat bir kıyasa girdiğimizde aslında o kadar da güzel bir teklif olmadığını görüyoruz ve şimdilik bu teklifi de değerlendirmeyi düşünmüyoruz. Biraz şunun için giriyorum bu detaylara; likit varlıklar sahibi olmak çok büyük bir avantaj. Bugün yatırım için konut alıp kiraya veren hiç kimseye böyle teklifler geldiğini göremezsiniz çünkü o konut öyle kolay kolay satılıp sermaye olarak kullanılamaz. Ya da böyle yatırım yapanların da tarzı çok kolay anlaşıldığından dolayı karşı taraf size zaten tarzınızdan dolayı bu tekliflerle gelmez. Ancak 5-10 tane konutunuz falan varsa bir ihtimal der ki; ya bunlardan birkaçını satabilir bu adam belki, o yüzden ben bu teklifi yapayım gibi düşünebilir. Ya da arabanızı; eğer varsa arabalarınızı satıp gel böyle bir işe gir gibi bir teklifle karşılaşamazsınız. Gerçekten yatırımcı olmanın; işte böyle avantajları var ve karşınıza her an beklenmedik bir fırsat çıkabilir ve ayrıca siz likite çok yakın varlıklarda olduğunuz için avantajlı bir şekilde bu fırsatları değerlendirebilirsiniz. Likit olmayan varlıklarda böyle bir şansınız yok.

Ayrıca bu detaya şunun için giriyorum. Biraz önce Karpov’un konum oyunculuğundan bahsetmiştik. Ve aynı şey burada da geçerli. Sadece inanılmaz büyük bir avantaj gördüğümde risk alma eğilimindeyim ve onun dışında hep küçük dokunuşlarla pozisyonumu sadece ufak ufak düzeltip, uzun vadede çok büyük bir avantajın peşindeyim. Oyun sonunu bekleyebilecek kadar rahat bir pozisyondayım ve hiçbir şey için acele etmemize gerek yok. Sadece kusursuz bir fırtınada oluşan fırsatları değerlendirmek üzerine hareket ediyoruz. Kredi kullanımı da bunlardan biriydi. O dönem çok daha fazlasını verselerdi biz onu da alabilirdik. Ama tabi burada dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de: nakit akış dengesi.

Nakit akışı demişken biraz bütçe üzerine de sanırım konuşmamız gerekiyor. Bu yıl yılbaşından itibaren tekrar eski kullandığımız bütçe takip dosyasını tekrardan ciddi bir şekilde kullanalım dedik ama sadece birkaç ay devam edebildik. Zaten deprem her şeyi altüst etti. O dosyayı isteyenlere gönderiyorum bu arada, ilk bölümlerin bazılarında da bahsetmiştik; ona istinaden isteyenler olmuştu. Çok detaylı ve örneklerine göre çok daha iyi bir dosya olduğunu söyleyebilirim ama çok ciddi bir kullanım gerektiriyor. Tabi yine isteyenler olursa diye söylüyorum ve sadece mail atarak isteyen herkesle paylaşabilirim her zaman için. Yani kısaca bir bütçe takibi yapmıyoruz aslında yine. Geçtiğimiz yıl da olduğu gibi. Sadece basit hesaplar üzerinden gidiyoruz ve genel olarak gelirlerimizin bir kısmını yatırıma aktarmaya devam ediyoruz. Bu bir alışkanlığa dönüşüyor zaten bir süre sonra. Önce kendine ödeme yapmak ve bunun bilincinde olmak, insana kendini iyi hissettiriyor. Onun dışında pek fazla dikkat ettiğimiz söylenemez ama tabi ki hala bir takip yaparak devam ediyoruz. Ek olarak bu yıl için mesela bir tatil bütçesi oluşturduğumuzdan bahsetmiştim. Yıl başında böyle bir planı hayata geçirmiştik. O dönem için 25 bin lira gibi bir rakam belirlemiştik ve makul bir rakam gibi görünüyordu ocak aylarında. Fakat bugüne geldiğimizde bu rakamın makul olup olmadığından çok emin değilim. Aslında sadece basit bir gezi turu yapacağız ve ocak ayından beri bunu planlıyoruz, öncesinde bir Kapadokya kaçamağımız oldu, küçük bir kaçamak olarak. Ama yüksek ihtimalle bu tatil için yaptığımız birikimin üstüne eklemelerde bulunmamız gerekecek gibi görünüyor. Ve tam bu noktada aslında yaptığımız bir hatadan bahsetmek gerekiyor. Belki hata demek de çok doğru olmayabilir ama istenmeyen bir sonuçla karşı karşıyayız o kesin. Tatil parası için fon almaya karar verdiğimizden bahsetmiştik ve MAC fonunu tercih ettik.

Çok kaliteli bir yöneticisi var ve tercihimizdeki en büyük etken buydu ama tercih ederken de söylediğimiz bir şey vardı; bu fon için biz kısa vadeli bir hedefte kalıyoruz, ama onların çok daha uzun vadeli düşünen bir yapıları var. Yani 6 aylık bir giriş çıkış doğru bir şey değil aslında bu fon özelinde. 6 aylık süreçte şu anda güncel olarak fon değerimiz %13 civarında pozitif durumda fakat bunu enflasyonla karşılaştırdığımızda veya dolarla, altınla karşılaştırdığımızda büyük bir problem ortaya çıkıyor. Yaklaşık ortalama %30 – %35 civarında daha altında görünüyor karşılaştırma enstrümanlarının. Ve yine dikkat edilmesi gereken bir nokta var burada. Biz fon alırken aylara yayarak kademeli bir şekilde aldık. MAC fonu yılbaşından itibaren %12 ekside şu anda ama bizim fon değerimiz %13 artıda. Çok dikkat edilmesi gereken bir nokta bence burası. Bir anda almadığımız için çok düşük fiyatlara geldiğinde avantajlı noktalardan giriş yapabilmişiz ve bu kadar kötü performansa rağmen en azından pozitif bir noktada kalabilmişiz. Fakat bizim hedefimiz; enflasyona veya dolar/altın gibi varlıklara yakın bir getiri oranını bize sağlamasıydı. Kendi likit fonumun bu yıl özellikle seçim zamanlarına kadar çok iyi olamayacağını tahmin ettiğimden dolayı, aktif bir şekilde yönetilen ve bir profesyonel yöneticisi olan farklı bir yatırım yapmayı tercih etmiştik. Ama bunun hiçbir yararını göremedik, tabi dediğim gibi; bizim vademizle ilgili bir problem var burada aslında. O anlamda yıl başında bizim için daha koruyucu olabileceğini düşündüğüm ama günün sonunda bir hata olarak düşünebileceğimiz bir sonucu oldu bunun. Para kaybetmedik; ama reel anlamda kazanmadık da.

Tam bu noktadan artık bir karşılaştırma tarafına geçiş yaparsak; portföyle ilgili şu anda dikkat etmeye çalıştığım bir durum var. Asimetrik getiri konusundan bahsediyorum uzun bir süredir ve gerçekten sonuçları görebiliyorum aylık karşılaştırmalarda. Fakat şöyle bir durum var; yapmak istediğim şey negatif zamanlarda mümkün mertebe sıfıra yakın kalmak veya belki biraz getiri yaratmak; bunun karşılığında da pozitif zamanlarda; piyasadan daha da pozitif bir şekilde ayrışmak. Bu çok zor bir görev. Bu yıl özelinde konuştuğumuzda piyasa negatifken gerçekten de pozitif anlamda ayrışabildim veya sıfır noktasına yakın kalabildim -ki bu çok önemli bir özellikle bence bir portföy için. Öncelikli amaçlardan biri bu olmalı. Ayrıca bir ironi olarak; aşırı riskli görünebilen yatırım tarzım; çok ciddi şekilde defansif ve güvenli bir pozisyonda kalmamı sağlıyor 2023 yılı özelinde. Ama bir problem var. Piyasa pozitife döndüğünde; sanki biraz geride kalıyorum ve piyasa benim üstümde bir pozitif getiri yaratıyor gibi görünüyor. Tabi bunu söylerken aslında kendimi daha çok döviz ve altın tarafıyla karşılaştırmış oluyorum. Çünkü diğer gerçek yatırım araçlarına baktığımızda bu yıl BİST endeksi veya takip ettiğim fonlarla aramda çok ciddi bir fark var. Mesela NNF şu anda fena toparlamadı sayılır ve endeksle neredeyse aynı seviyelere geldi, yani yaklaşık %4 civarında bir getiri oranları var. MAC dediğimiz gibi -%12 civarlarında yılbaşından itibaren. Bunlara karşılık ben %25 gibi bir noktadayım ve bu rakamın içinde arsa tarafı yok. Çünkü daha fazla haksızlık etmek istemedim rakiplerime, o yüzden eklemiyorum orayı. Ayrıca getiri hesapları bazen karmaşık olabileceği için kendim manuel hesaplamak istemiyorum arsaları eklemeye çalışırken. Likit varlıkları zaten investing.com sitesi üzerinden otomatik olarak takip edebiliyorum ve bu yeterli bir yöntem.

Şimdi bu getiri oranlarını bir yan yana koyduğumuzda, fonlar ve endeks çok çok kötü bir noktada. Çünkü reel enflasyon, yaklaşık olarak %50 civarında. Bu rakam ENAG raporlarından çıkmış bir sonuç. Reel anlamda ortada çok büyük bir kayıp var. Ayrıca dikkat ettiğim bir nokta daha var. 2022 başından itibaren yani istifa ettikten sonra; portföyü aynı bir fon gibi getiri karşılaştırması üzerinden takip etmeye başladım ve kendimi amatör bir fon yöneticisi olarak değerlendiriyorum. Bununla birlikte ortaya bir sonuç çıktı. Enflasyonla karşılaştırma yapmaya başlayınca. 2022 itibariyle günümüze kadar getiri anlamında bir karşılaştırmaya baktığımızda ENAG rakamlarına göre %250 enflasyon var. Ve üzücü bir sonuç olarak ne endeks, ne altın, ne dolar veya Amerikan tarafı veya fonlar; hiçbiri enflasyonun üstünde bir getiri yaratmış değil. Ve maalesef kimse bunu konuşmuyor. Daha uzun bir süre için bakmadım, aslında bakabilirim eğer biraz uğraşırsam, geçmişe doğru devam ederek özellikle fonlar açısından bir reel getiri kıyası yapabilirim. Çünkü Türkiye için özel bir durum var son zamanlarda. Amerika’daki bir adam kendini sadece endeksle karşılaştırarak rahat bir şekilde ölçüm yapabilir ve doğru bir sonuca ulaşabilir. Ama bizim ülkemizde özellikle son 4-5 yıldır bu pek mümkün olmayan bir şey ve kendimizi mutlaka enflasyonla karşılaştırmamız gerekiyor. Yani son 3-4 yılda %1000 getiri yaptık gibi fon reklamları aslında gerçekte reel olarak hiçbir şey ifade etmiyor olabilir. Belki bir gün zaman bulursam bu karşılaştırmayı yapacağım ve o zaman sonuçları paylaşırım. Fakat şu anda görünen 1,5 yıl çok uzun bir süre olmasa da Türkiye şartları için, enflasyonun üstünde getiri oranı yaratan hiçbir profesyonel araç yok gibi görünüyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Zaten bunları gösterdiğim tabloyu sürekli paylaşıyorum ve aylık bazda hep birlikte takip edebiliyoruz. 1,5 yıl için baktığımızda, ben istifa sonrası artık bağımsız biriyim dediğimde; büyüme oranlarından çok getiriye odaklandığım için o tarihten itibaren bakıyorum çünkü öncesi için %100 kendi getiri oranlarım elimde değil, sadece büyüme oranları var. Öncesine bir büyüme oranı takip ediyordum daha odaklı bir şekilde. Belki arşive girip toplam portföydeki giriş çıkışlarla birlikte ciddi bir mesai sonrası ulaşabilirim getirilere ama çok zahmetli bir iş bu, o yüzden 2022 başlangıç kabul ediyorum şimdilik.

Neyse çok uzatmayalım, bu şekilde baktığımızda kendi açımdan oldukça mutlu olduğum bir noktadayım çünkü yaklaşık olarak %400’e yakın saf bir getiri oranı var ve enflasyon aynı dönem için %250 seviyelerinde demiştik. Dolar yalnızca %100’e yakın artmış durumda. İşte bu reel bir getiri. Bunları takip ettiğimiz bence çok güzel tablolar hazırladım ve grafikleştirilmiş halleri de var, twitter’da paylaşıyorum aylık olarak ama tabi şunu da söylemek lazım burada lütfen bir yanlış anlaşılma olmasın. Sadece bir takip için yapıyorum bunu ve sizin de böyle yapmanız gerektiğini anlatmak için paylaşıyorum. Onun dışında getiri odaklı bir reklam kampanyası gibi bir şeye dönüşmesini asla istemem. Aynı fonlar nasıl her ay durumlarını ve karşılaştırmalarını paylaşıyorlarsa ben de onlar gibi benzer bir şey paylaşıyorum aslında ve kendimi bir fon yöneticisi olarak görmek istiyorum, amatör anlamda.

 

Devam edelim. Bu yıl ikinci çeyrekte, kredi kullanımı dışında yaptığımız ikinci bir hamle; bölümün başında kısaca bahsettiğim Vestel Beyaz Eşya hisselerini Arçelik olarak değiştirmek oldu. Yaklaşık bir yıldır düşündüğümüz bir değişiklik. Fakat kararı almak çok uzun sürse de; kararı uygulamak bir gün içinde gerçekleşti ve şu an için her şey çok iyi görünüyor ama tabi ki kısa bir vade bu değerlendirme yapmak için. Sebeplerine ve belki genel anlamda hamle değerlendirmelerine başka bir podcast bölümünde çok daha detaylı gireriz, burada çok kısa bir özet geçmek istiyorum. Geçtiğimiz ay Türkiye’nin en değerli markaları listesi (PDF dosyası rapor bu linkte) yayınlandı ve ARÇELİK listede ikinci sırada, Türk Hava Yollarının arkasından. THY, hepimizin bildiği gibi bir global firma olarak değerlendirebiliriz ve iş modellerini veya yönetim şeklini çok beğenmesem de kendi sektöründe gerçekten çok ciddi bir global oyuncu. Böyle bir listede ARÇELİK’in ikinci sırada olması benim için çok şey ifade ediyor ve bahsettiğim değişikliği o yüzden bu listeyi gördüğüm anda daha fazla beklemeden bir anda yaptık. Tabi ek olarak çok uzun bir süredir konuşulan güneş enerji paneli yatırımları ve ayrıca Afrika’da gelecek vaat eden yeni yatırımları var. Bunlar çok uzun süredir konuşuluyor ama haberler yeni yeni düşmeye başladı ve sanki herkes şu anda haberi oluyormuş gibi bildirimler geldikçe coşkuya kapılıyorlar. Yine piyasaların genel durumunu anlatan çok güzel örneklerden biri bu da.

Şu anda genel anlamda portföy durumu olarak her şey yolunda gidiyor gibi görünüyor, kısaca. Tek dikkatimi topladığım taraf; pozitif zamanlarda piyasaların daha da önüne geçebilmek. Daha da doğrusu şu anda piyasaların zaten önündeyim ama reel getiri olarak döviz bazında ve özellikle de enflasyon karşılaştırmasında önde kalabilmek. Ortada şöyle bir sıkıntı var bizim ülkemizde döviz kısmen bileşik bir getiri harikası ve yine enflasyon kesinlikle bileşik olarak inanılmaz noktalara çıkabilen bir canavar olarak düşünebiliriz. Buna karşılık bizim yatırımcılar olarak sürekli yukarı yönde giden bir portföye sahip olmamız mümkün değil ama. Negatif zamanlar da olacak bazen. Negatif zamanlarda sıfıra yakın kalmak ve pozitif görünümde de ciddi bir ayrışma yaratarak enflasyonu yenmenin mümkün olduğunu düşünüyorum çünkü o karşı tarafta sürekli katlanarak devam ediyor. Bu yıl ilk defa Haziran ayında enflasyona karşı reel bir getiri oluştu ve bu şekilde artarak devam etmesini umuyorum. Kısa vadelerde çok fazla oynaklıklar olabilir ama küçük avantajları büyütmeye devam ederek; uzun vadede sonuç almaya odaklanmak çok daha önemli.

O yüzden yıl sonuyla ilgili herhangi bir hedefim yok; her zaman olduğu gibi. Bazen çevremde böyle sorular geldiğinde aynı Peter Lynch gibi ben de eğer cebimde bozuk bir para varsa; yazı tura atıp öyle cevap veriyorum bu tarz sorulara. Tek hedef; tüm karşılaştırma enstrümanlarının -ki bunların içinde döviz, altın, S&P 500 endeksi, fonlar ve BİST endeksi gibi şeyler var- onların üstünde kalmaya çalışmak olmalı hedef. Yaptığım şeyleri yapmaya aynı şekilde devam edeceğim ve bu tamamen sabit kalacağım anlamına da gelmiyor. Aynı şeyleri yapıyor olmak aslında aynı prensipleri takip ediyor olmak demek. Bölümü kapatmadan genel bir durum değerlendirmesi yaparsak, şöyle söyleyebiliriz: Fiyatlarla ilgilenmiyorum, sadece şirketlerle ilgileniyorum. Ekonomiyle ilgilenmiyorum, sadece finansallarla ilgileniyorum. Haberlerle ilgilenmiyorum, sadece şirket dinamikleriyle ilgileniyorum. Coşkularla veya korkularla ilgilenmiyorum, sadece nötr kalmaya devam ediyorum. Kimsenin ne yaptığıyla ilgilenmiyorum, sadece kendi konumumu geliştirmek için çabalıyorum. Ve aynı şeyleri yapmaya devam edeceğim.

Önceki Bölüm

Kestirme Yollar Zaman Kaybettirir

Sonraki Bölüm

En Önemli Şey

Latest from Blog

Uzun Vadeli Oyunlar

Bölümleri hazırlarken genellikle bir düşünce akışıyla ilerliyorum ve konunun nerede toplanacağını ya da nerede biteceğini başladığım

Birinci Kural: Para Kaybetme

Warren Buffett sürekli kullandığımız bir söz olarak bir keresinde şöyle demişti: “1. Kural: Para kaybetme. 2. Kural:

Öğrendiğim Birkaç Şey

Sahip olmak isteyeceğim neredeyse her şeye sahibim. Henüz elde edemedikleriminse yolumun üzerinde duran sadece birer checkpoint