//
36 mins read

$1 Milyon Dolara Ulaşmak İçin Planım (40 Yaşına Kadar)

Geçtiğimiz günlerde eski bir fotoğrafım aklıma geldi, hatta albümler arasından bulursam mutlaka paylaşırım özellikle bölümü web sitesine yüklediğimde koyabilirim oraya o fotoğrafı(bulamadı). Bu arada eğer hala farkında olmayanlar varsa artık bir web sitesi var. Çok uğraştım ve baya bir zamanımı aldı hazırlaması ama ortaya güzel bir şeyler çıktı gibi. Oradan da bölümlerin yazılı ve görsel olarak zenginleştirilmiş haline ulaşabilirsiniz artık. Hatta bölümlerin web sitesindeki kendi sayfalarına Spotify widget’ı da ekledim hem dinleyip hem okuyabilirsiniz ve elinizin altında sürekli yazılı olarak da bir kaynak durmuş olabilir böylece. Bence yararlı bir şey oldu. Çok da güzel yorumlar geldi özellikle site tasarımıyla ilgili o yüzden güzel yorumlarınız için de ayrıca çok teşekkürler.

Fotoğrafa dönersek tekrar; konu başlığımızla da çok ilgili bir fotoğraf ve birazdan bağlamış olacağız, bölüme tamamen başlamış olacağız ama biraz sakin bir giriş yapmak adına bu fotoğraftan bahsetmek istiyorum. Galiba 9-10 yaşlarındayım fotoğrafta. Küçük bir akarsuyun kenarında karşıya geçmek için elimde bir değnekle hedefime doğru kitlenmiş ve odaklanmış bir şekilde duruyorum, fotoğrafa. Nedense bu bölümü hazırlamayı düşündüğümde aklıma direkt o fotoğraf geldi çünkü benimle ilgili birçok şeyi anlatıyor çok basit poz gibi görünse de. Küçük yaşlardan itibaren özellikle doğayla çok iç içeydim. Yaz tatillerini mutlaka yaklaşık 2000 rakım civarlarındaki dağların arasındaki köyümüzde geçiriyordum. Her gün dağlara gidiyordum. Tabi çok küçüktüm ama bilmiyorum nedense özgürlük ve bağımsızlıkla çok ilişkisi var bu tarz yürüyüşlerin veya tırmanışların diye düşünüyorum. O yaşlardan itibaren hep kafamda bir özgür olma fikri vardı. Bundan daha önce de bahsetmiştim ama iş hayatına başlarken veya biraz daha genç olan halimdeyken bu fikirlerin zaten olduğunu anlatıyordum şimdi hatırlamadığım bir bölümde. Ama çok daha küçük yaşlarda başladı aslında özgür olma fikri bende. 12-13 yaşlarındayken dağların tabi ki biraz daha küçük olanlarının zirvesine çıkıyordum mesela. Hemen önümüzde yükselen bir dağ vardı ve güneş akşam 4-5 gibi bu dağın arkasına düşüyordu, hava biraz erken kararıyordu yani orada. Oranın zirvesine birkaç kez çıktım çok küçükken. Çok daha uzak dağlara da gittim. Bir gün büyükbabamdan sağlam bir dayak da yedim hatta. Çünkü sabah 6-7 gibi evden çıkıp gece 11-12 gibi döndüğümden dolayı ki yaklaşık 20 yıldan fazla bir geçmişten bahsediyorum herhangi bir telefon veya iletişim yollarının henüz olmadığı zamanlar. Benim bulamayınca çok sinirlenmişler ve hak ettiğim bir dayak yemiştim.

Şunun için anlatıyorum bunları, o yaşlardan itibaren dediğim gibi özgür olma fikri çok ciddi bir şekilde kişiliğimi şekillendirmeye başladı. Hedefimi çok iyi biliyordum ve günün birinde mutlaka istediğim hedefe de ulaşacağımdan neredeyse emindim. Hatta çok daha öncesinde, daha da küçükken büyüyünce ne olacaksın diye soranlara uzaya gideceğim diyordum. Onlar da nasıl gideceksin diye sorduklarında; uzay profesörü olacağım kendi uzay gemimi yapıp giderim diyordum. Hep bir uzağa gitme veya aslında şimdi düşününce buna saf bir özgürlüğü yakalama isteği olarak da bakabiliriz sanırım. Ama bir gün, tabi ki uzaya gitmek belki pek mümkün görünmese de benim için; istediğim şeyi elde edeceğimi çok iyi biliyordum, böyle bir his hep vardı.

Çocukluğumda yine çok ilginç olaylar atlattım. 5 yaşındayken bir havuzda boğuluyordum az kalsın. Bir ev ziyaretinde o evin küçük çocuklarıyla bizi yalnız bırakmışlar ailelerimiz ve onlar başka bir yere gitmiş. Eskiden böyle şeyler olabiliyordu insanlar çocuklarını 12-13 yaşlarındaki diğer çocuklara emanet edebiliyorlardı. Sonra ben de bahçeye çıkıp havuzun kenarında oynamaya başlamışım. Hatırlıyorum zaten hayal meyal. Sonra havuza düştüm, biraz çırpındığımı hatırlıyorum ve boğulmak üzereydim. Evin küçük kızı nasıl fark etti bilmiyorum ama gelip beni oradan çıkardı. Çok az bir süre daha geç kalmış olsa veya hiç fark etmeyebilirdi, şu anda yoktum aslında. Şu anda Almanya’da yaşıyor o kadın benden 7-8 yaş büyük ve hayatımı aslında tamamen ona borçluyum.

Yine küçükken üstüme biçer döverlerin o silindir makinası düştü. Kafamı da koparabilirdi o silindir bıçaklar ama sadece parmağımı kopardı şans eseri. Sonrasında hastaneye kıl payı yetişince parmağımı tekrar dikebildiler fakat dediğim gibi kafama da düşebilirdi veya koluma, bacağıma başka bir yerime de gelebilirdi.

Sonrasında bir trafik kazası geçirdim yola atladığımdan dolayı. Yine çok küçükken. İlkokuldayken. Araba çok hızlı geliyordu ama iyi bir fren yaptı galiba çünkü ayağım kırıldı sadece. Aslında solak biriyim ama futbol oynarken sağ ayağımı kullanıyordum bu kaza sonrasında artık iki ayağımı da kullanabiliyorum çok iyi bir şekilde, top oynarken. Böyle bir katkısı oldu.

Daha sonra bir tren kazası geçiriyordum. Trenin altında oynuyordum ve tren istasyonunda oluyor bu olay. Her zaman da yaptığım bir şeydi. Rayların üzerinde ama bakım tarafında falan duran trenler oluyor istasyonlarda. Onların etrafında çok oynardım, altlarına girip çıkardım sürekli küçükken. Bir gün yine bir trenin altındayken tren bir anda hareket etmeye başladı ve ilk başta çıkamadım ben bir türlü trenin altından, biraz da stres yaptım. Hızlanmaya başladı, üstümden yavaş yavaş vagonlar geçiyor gibi oldu. Sonra bir şekilde kendimi attım dışarı ve kurtuldum öylece.

Bunlar gibi daha başka çok olaylar var. Sadece başımdan geçen ve şans eseri kurtulduğum kazalar üzerine bir bölüm yapabiliriz aslında yani. Ama kısaca şöyle diyebiliriz; bu hayata karşı aşırı derecede borçlu biriyim ben ve bu borcu en iyi şekilde geri ödemem lazım. Bu bakış açısıyla hareket ediyorum biraz. Yani sanılanın aksine, eşim de bazen söylüyor sen hayata birkaç sıfır önde başlamışsın diyor. Fakat aslında varlık içinde değil, büyük bir borç içinde büyüdüm hayata karşı ve hala da ödeyemediğim bir borç yükünün altındayım.

Ve insan belki 20 yıl boyunca hatta daha fazla; aynı hedef için kendini odaklarsa, günün sonunda veya yıllar sonra bunun getirdiği, getireceği bileşik getirinin önünde durmak sanırım mümkün değil. Kendimi daha iyi tanımaya başladıktan sonra, özellikle lise dönemlerinden itibaren sadece tek bir hedefim vardı. Özgür olmak istiyordum. İş hayatının bana bir özgürlük kazandıracağını düşünüyordum ama o da bir araçtı sadece. Gerçek anlamda özgürlüğü arıyordum hep. Bunun yolunun para kazanmaktan geçtiğini anlamıştım ve onun için de çalışmam gerekiyordu. Çalışmak sadece bir araçtı yani benim için. İş yerlerine hep bu gözle baktım ama yaptığım işi de hep en iyi şekilde yapmaya çalıştım ve bu zaman zaman takdir edildi. Çoğu zaman iş hayatının bir gerçeği olarak sadece sessiz kalındı çünkü çabalarınız ve başarılarınız genellikle sessizlikle ödüllendiriliyor ve karşılığında yaptığın hatalar veya yanlışlar da size ciddi bir ikaz olarak geri dönüş sağlıyor iş hayatında. Çalıştığım şirketlere hep kendimi tamamen verdim ve işimi tüm dünyam haline getirdim ama bunun sebebi iş kolik olmaktan değil hedeflerime ulaşmak için bunu yapmam gerektiğini düşünüyordum. Fakat kısa bir süre sonra aslında çok yanlış bir yoldan gittiğimi fark ettim çünkü istediğim özgürlüğe hiç yakın değildim ve görünür bir şekilde adım da atamıyor gibiydim. O yüzden birikim yapmaya odaklandım kısa bir süre içinde. Önce kendine para ayırmanın, unvanlardan veya terfilerden çok daha önemli olduğunu düşündüm.

İş hayatında doğru bir yoldan ilerlemediğimi fark ettiğimde aslında planım çok basitti. Olabildiğince fazla birikim yapacaktım ve birikimlerimi verimli bir şekilde geri dönüş sağlayacak yatırımlara dönüştürecektim, sonrasında da bileşik getirinin kar topu etkisi gibi büyümesini bekleyecektim. Geçen gün twitter’dan da paylaştım hatta; o dönem üç adımlık bir plan kurdum.

  1. Adım: Sadece kaliteli şirketlere yatırım yap.
  2. Adım: Mümkünse yüksek fiyat ödemeden yap.
  3. Ve Son Adım: Hiçbir şey yapmadan bekle.

İşte üç adımlık bu basit plan, bugün beni fare yarışından kurtardı ve artık sadece sevdiğim şeyleri yapabiliyorum. Ne yapıp ne yapmayacağıma kendim karar veriyorum ve her gün yepyeni bir gün, bütün 24 saatimi kendimin dizayn ettiği bir şekilde hayatımı kendi kontrolüm altında tutuyorum. Kış Uykusu filminde geçen bir söz vardı sanırım Voltaire söylemiş. Şöyle diyor: “Aldanmak yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin. Her sabah parlak işler tasarlar, gün boyu budalalık ederim.”

İşte benim de günlerim aşağı yukarı böyle geçiyor. Fakat zaten işin bu kısmına kadar olan bölümü parça parça da olsa daha önce zaten anlatmıştım. Bugün o yüzden daha farklı bir şey yapacağız ve gelecekten konuşacağız. İnsanlar neyi nasıl yaptığını hangi yollardan geçtiğini çok daha kolay anlatabiliyorlar ama şu anda bölümün bu kısmından sonra başlayacağımız gibi ileriye yönelik planlarını, projelerini çok rahat anlatamıyorlar gibi. Bunun sebeplerinden biri belki düzgün bir plan oluşturmamış olmaları olabilir veya ne yaptıklarından pek emin olmadıklarından olabilir. Ya da genellikle bizim insanımızda sıklıkla olduğu gibi bir sır şeklinde gelecek hayallerini saklamayı düşünebiliyor insanlar.

Ben bölümün başında giriş yaptığımız gibi belli bir yolu çok uzun bir süredir paylaşan biri olarak; şu ana kadar her zaman için hedeflerimi, planlarımı ve hatta hayallerimi insanlarla çok rahat paylaşabilen biri oldum ve bence burada çok önemli bir nokta var. İnsanlara eğer hayallerinizi bir sır gibi saklamak yerine anlatırsanız, elbette bir kısmı burun kıvıracaktır veya hiç umursamayacaktır ama bir kısmı size fikir verebilir. Fikir vermese bile bir eleştiride bulunabilir ve siz de yaptığı eleştiriyi belki yanlış bile olsa bambaşka bir şeye yorumlayarak hedefinizde, hayalinizde bir güncelleme yapabilirsiniz. Ayrıca söz ağızdan çıktıktan sonra, artık düşünceleriniz neredeyse katı bir form almış duruma gelir ve hayal olma noktasından gerçekten maddi bir hedefe dönüşmeye başlar. Çok önemli bir detay bence bu.

O yüzden şimdi hep birlikte bir gelecek planı oluşturacağız veya ben en azından kafamdaki aşağı yukarı belli olan bir planı paylaşmış olacağım. 1 milyon dolar yolculuğu planın ismi ve sınırlı bir süremiz var. 40 yaşına gelmeden ulaşmam gerek bu rakama. Şu anda zaten yolun yarısına kadar gelmiş bir durumdayız ama yol biraz belirsiz. Her zaman zaten böyle oldu, ilk başlangıç noktasında da her şey çok belirsizdi. Zaten bu sebeple ilk bölümlerin birinde Robert Frost’un o Gidilmeyen Yol şiirini paylaşmıştım. Çok ilham verici ve zaman zaman açıp hala dinlerim. Bir de Invictus şiiri var, Yenilmez yani. Nelson Mandela’nın bir filmini izlerken duymuştum o şiiri de ve mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim.

Konuya tekrardan dönersek, önce biraz prensiplerden ve daha henüz yolun başındayken veya herhangi bir noktasındayken anlamamız gereken bazı şeylerden konuşalım. Sonrasında portföy durumuna bir bakarız ve planın neresinde olduğumuzu anlarız ve en sonunda da önümüzdeki yolu çizmeye çalışıp toparlarız sanırım konuyu.

Ray Dalio’nun Prensipler kitabını paylaşmıştım, hatırlayan vardır o bölüme mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim. Hatta kitabı da mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Türkçeye sanıyorum ilkeler ismiyle çevrildi bu çevirilere de biraz kafayı takmış durumdayım, sanki kitap isimlerini doğru çeviremiyorlar gibime geliyor. Ben sesli kitap olarak dinledim ve İngilizcesini Ray Dalio’nun kendi sesinden dinledim. Daha iyi anlayacağımı düşündüm o şekilde. Ama hangi yöntemden olursa olsun bence bir bakın derim o kitaba ve tabi ki yaptığımız o bölüme.

Prensipler bizim gittiğimiz yoldan sapmamızı engelleyen veya hatta kötü koşullarda aynı bir arabadaki DSC sistemleri gibi yol tutuşumuzu kuvvetlendiren ve kaymayı engelleyen şeyler. Dinamik kontrol sistemi DSC sisteminin açılımı, özellikle virajlarda eğer biraz hızlı girdiyseniz veya yağmur altında asfalt kayganlaştıysa işe yarıyor. Prensipler de işte bu çıktığımız yolculukta aynı şekilde yolda tutunmamızı sağlıyor. Bir prensip oluşturabilmek için önce sorgulamayı bilmek çok önemli. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmemek gerekiyor çünkü eğer böyle yapmazsak aldığımız öğütler veya duyduğumuz şeyler bizim için bir prensibe dönüşemez. Kendimiz için bir sentez yapmamız lazım ve sorgulamadan, bizim için doğru olanı aramadan bu pek mümkün değil. Şunun için önemli bu konu. Çoğu zaman borsa veya yatırım konusunda eğitim veren şarlatanlardan bahsediyorum. Bunları tamamen hayatınızdan çıkartmanız gerekiyor. Hatta mümkünse özellikle de piyasa haberlerini paylaşan veya takip ettiğiniz bu tarz internet adresler haber siteleri vesaire varsa, bunları da kapatmanız gerekiyor. Temel noktadan bir prensipler akışı oluşturmak gerekiyor ve ancak bunları doğru kaynaklardan ve özellikle de ücretsiz olarak paylaşılan artık yatırım anlamında efsaneye dönüşmüş önemli insanların tecrübelerinden faydalanarak yapmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Eğer birisi sizden yatırım sırlarını anlatarak ücret talep ediyorsa, yüksek ihtimalle oradaki sır; sizin ödediğiniz ücret üzerinden bir iş modeli ve kendi asıl yatırım sırrını oluşturmuştur o kişi. Yine tabi buraya çok girmeyelim. Eğer biraz da İngilizce varsa ücretsiz olarak paylaşılan binlerce yatırım kitabı var pdf olarak. Ya da birçok ünlü yatırımcının tecrübeleri var, makaleleri, piyasalar hakkındaki görüşleri ve dönem değerlendirmesi yaptıkları çalışmalar var. Yine Türkçe olarak Yaşar Erdinç’in YouTube kanalı var. Yüzlerce video var orada ve başka hiçbir şeye ihtiyaç yok bana göre. Kimsenin elinde bir sihirli değnek veya kredi kartınızla taksitli bir şekilde aldığınız sihirli kurs içerikleri yok. Hatta bunlar; fayda/maliyet açısından baktığımızda, ücretsiz olanlardan çok daha düşük kalitede. Bu programın isminin zaten birçok anlamını paylaşmıştım daha önce; borsada bi’ başına olmak, bence belirlenmesi gereken ilk prensiplerden biri.

Ve aslında diğer önemli prensipleri 3 maddeyle yine açıklamış oldum biraz önce. Kaliteli şirket bulmak ve bir güvenlik marjıyla yatırım yapmak ve beklemek. Bu kadar. Şirket seçerken nelere dikkat etmeliyiz diye mesela bir bölüm yaptık zaten. Güvenlik marjı konusunda belki tam olarak bir şeyler yapmadık ama Risk ve Getiri bölümü var, çok benzer bir konu başlığı sayılır. Ve beklemek üzerine; Özgürlüğe ve Varlığa Giden Basit Yol gibi; yine diğer neredeyse çoğu finansal bağımsızlık bölümünde hiçbir şey yapmamak konusundan hep bahsettim.

Diğer ilkeleri ve prensipleri bir kenara bırakıyorum. Ray Dalio bölümüne bakabilirsiniz onun için. Şimdi 1 milyon dolar yolculuğunu bir düşünelim hep birlikte. Aslında bu hedef hem kolay hem de zor bir hedef. Kolay çünkü çok ciddi bir şey kalmadı veya yol en azından görünüyor sayılır. Ama aynı zamanda zor; çünkü her gün kalkıp hiçbir şey yapmamak ve çok basit prensipleri aynı şekilde uygulamaya çalışmak gerçekten kolay değil. Her gün ayrı bir sınav.

Geçtiğimiz yıl bir rüya görmüştüm. Böyle şeylere çok inandığımdan değil ama; 2027 yılında bütün hedeflerime ulaşıyordum. Çok huzurlu ve mutlu bir şekilde uyandığımı hatırlıyorum ve rüyamdan hemen eşime bahsetmiştim. Zaten o yüzden bu tarihi kendime hedef koydum ve aynı zamanda 40 yaşına girmiş oluyorum o tarihte, bu sebeple de anlamlı bir hedef oluyor. Fakat sadece bir hedef koyup hiçbir şey yapmadan tabi ki bir yere varmak mümkün değil bunu söylemem lazım; o diğer piyasalarda hiçbir şey yapmamakla, buradaki yapmama eyleminin pek bir alakası yok, parantez içinde söylemem lazım sanırım bunu. Ve bir de; ilk 100 bin, ilk 1 milyon üzerine yaptığımız bölümlerde zaten bazı detaylara girmiştik hedeflerle ilgili ve ne yapılması gerektiğiyle ilgili. Bugün daha ileri bir adımı konuşuyoruz ve her adımda konu biraz değişiyor çünkü kapital büyüdükçe farklı seçenekler doğmaya başlıyor.

Önce yan planlardan bahsetmek istiyorum ki bunlar yüksek ihtimalle gerçekleşmeyecek olanlar ve seçenekleri göstermek istiyorum aslında. Geçtiğimiz aylardan itibaren farklı bir fırsat doğdu. Aslında güzel bir fırsat çok da basit bir iş benim için. Müteahhitlik. Ailemin oturduğu bina çok iyi bir konumda ve depremden dolayı biraz hasarlı diyebiliriz ve binayı yıkıp yeniden yapma konusunda diğer mülk sahipleri de bir fikir birliğine ulaştı. Eğer burayı ben yaparsam; çok kısa bir sürede birkaç milyon dolar getiri sağlayacak aşağı yukarı bir maliyet çıkarttım. Charlie Munger da ilk gayrimenkullerle piyasaya girmişti hatırlayanlar olacaktır ve sonra Buffett’la tanıştıktan sonra o işi bırakmıştı. Şimdi ben onun izinden gidebilirim, bir ihtimal tabi. Ama burada sıkıntılı bazı durumlar var; o binayı bitirecek param yok. Yani aşağı yukarı 1 milyon dolara mal olacak bir iş ve bizden bunu yarısı çıkıyor arsaları falan da satınca. Belki önden birkaç kişiye satış yapabiliriz ve kalan maliyeti toplayabiliriz veya ailemden isteyebilirim onların satmak üzere olduğumuz bir yazlık var; bunları toparlayabilirim biraz uğraşırım bir şekilde yapılabilir, çok uzak bir ihtimal değil aslında. Ama bunun için oturduğumuz ev hariç her şeyi satmamız gerekiyor ve bu benim canımı sıkan bir durum. Hiçbir şey yapmamakla ilgili konuşurken aslında bu tarz şeylerden bahsediyorum işte. Akıllı bir yatırımcı hemen hemen önüne gelen her teklifi reddeder. Ayrıca eğer böyle bir işe girişirsek podcast tamamen sona erer, web sitesi hayalet bir siteye dönüşür ve tamamen ortadan kaybolmuş olurum. Hızlıca para kazanmak için güzel bir iş olabilir ama aynı zamanda riskleri de içinde barındırıyor çünkü tamamını bitirecek bir kapitalimiz yok. Ve inşaat sektörüyle çok içli dışlı biri olarak her türlü malzeme anlaşmasını çok uygun bir şekilde yapabileceğimi bilen biri olarak; sektörün kendi risklerinin de çok ciddi bir şekilde farkındayım. Bu fikir önümüzdeki altı ay – belki bir yıl süresi için bir kenarda duruyor ama yüksek ihtimalle hareket kalmaya devam edeceğim. Berkshire’ın son yıllık toplantısında Buffett’ın dediği gibi kendinizi tamamen oyunun dışına atacak riskli tercihlerden ve ölümcül hatalardan uzak tutun sözü tam olarak böyle durumlar için geçerli bana göre.

 

Şöyle bir yan fikir de var burada; eğer yarısına değil de tüm ihtiyaç duyacağımız kapitale sahip olsaydık, zaten aşağı yukarı bu rakam 1 milyon dolar veya belki biraz daha fazlası yapıyor ve sonuç olarak zaten bu bölümde konuştuğumuz hedefin kendisi gerçekleşmiş oluyor o kadar kapital varsa. Ve yine hiçbir şey yapmamak fikri ortaya çıkmış oluyor. Bir de bu açıdan bakmak lazım.

Ayrıca “kestirme yollar zaman kaybettirir.” Bu söz Peregrin Took’a ait. Yüzüklerin Efendisinden. Ve aynı zamanda tehlikeli de olabilir kestirme yollar.

Diğer bir yan plandan bahsetmek gerekiyor tam da burada. Bu sefer arsalarla ama yine inşaatla ilgili diğer plan da. Fakat biraz daha zamana yayılarak olabilecek bir şey bu plan ama ne zaman olabileceğiyle ilgili şu anda ilk yan plandaki gibi net bir tarih yok. Ayrıca yine harici olarak eşimin kendine ait hisseli bir arsası var ve orası daha somut bir şekilde inşaat konusunda gündemde ama biz onu, özellikle ben kendi portföyümüzde değerlendirmiyorum. Tamamen başka bir kategori orası ve portföyde göstermenin doğru olacağını da düşünmüyorum. Ve oranın inşaatını ilk yan plandakine göre çok daha ucuza ve makul bir şekilde yapabilecek olmamıza rağmen orada da bir teklif vardı ama direkt reddettim; çünkü benim prensiplerime uymayacak bir şekilde yapılacak bir iş olacaktı bu. Ve böylece yine döndük prensiplere gördüğünüz gibi. Ayrıca zaten oradan hiç bahsetmiyorum bir yerde ve sadece burada şimdi mecburi bir şekilde konusu geçmek zorunda kaldı. Tekrar diğer arsaya dönersek; yani gerçekten portföyümüzde gösterebildiğimiz yere. Birkaç yıl içinde büyük ihtimalle villa imarı gelecek çünkü hemen üst parsellerine kadar imar gelmiş durumda ve prim yapmaya başladı, büyük bir beklenti var bölgede. Burası için fakat henüz eşimle de net konuşmadığım bir konu bu ama; yine inşaatını yapmak yerine büyük ihtimalle dışarıdan bir müteahhitte verebilirim. Tahminim biraz zorla da olsa 3 tane villa sığabilecek durumda. Tabi yoğunluğu tahmini olarak hesaplıyorum ve villa imarı geldiğinde her şey daha net görünecektir ama minimum 2 maksimum 3 villa yeri çıkar oradan. Bunlardan bir tanesine Antalya’ya yerleşip biz oturabiliriz, tabi zaman ne getirir bilinmez ama yine inşaat işine girmiyoruz bu planda da. En azından şimdilik fikir böyle. Fakat bir noktada sanki inşaat işinin içine çekilecekmiş gibi hissediyorum nedense. Godfather’daki o sahneyi hatırlayanlar varsa aynı onun gibi biraz aslında. Michael Corleone hatırlarsanız bir yerde şöyle diyordu: “Tam çıktım derken beni tekrar içine çekiyorlar.”

Portföydeki diğer ikinci arsaya geçersek; orayı bir an önce elden çıkartmak istiyorum. Aslında çok daha büyük bir yer ve belki de bana en çok para kazandıran yer. Geleceği de çok parlak. Çok düşük bir fiyata almıştım, yaklaşık 7 yıl oluyor ve şu anda orada da bir imar gelişmesi var. Yine Antalya’da. Beklenti yükselmeye başladı. Fakat yine bazı ilkelerden dolayı ve parselizasyondan dolayı diyebileceğim sebeplerle ilk olarak burayı elden çıkartacağım. Normalde bu yıl için böyle bir planım vardı ama sanırım imar durumu önümüzdeki yıl veya bir sonraki yıl netleşmiş olacak gibi görünüyor o yüzden beklemede hala orası da.

Gayrimenkul kısmını bir kenara koymadan önce eski bir müşterimin bir taktiğinden bahsetmek istiyorum. Kendisi bir müteahhit, daha çok fabrika işleri yapıyor konut değil ama. Çok da ciddi işler yapıyor. Ona da sormuştum zamanında nasıl zengin oldun diye ve kalıpçılıktan geldiği hikayesini anlatmıştı. Şöyle bir sistemi var: 3 tane çocuğu var. Her çocuğu doğduğunda bir tane arsa almış her biri için ve dokunmuyor bunlara. Belki ileride işlerimiz bozulur veya hayat bizi bambaşka bir noktaya götürür o yüzden garanti olsun diye böyle yaptım diye anlatmıştı. Taktiği şöyle çocuk doğduğunda gelecek vadeden bir yerden birkaç dönümlük yer alıyor ve bunları o çocuk üniversiteyi bitirdiği anda onlara teslim edeceğini söylüyor. Yani kendi işini kurması için veya belki de çok inanılmaz prim yaparsa kendi finansal özgürlüğünü kazanmış olsun diye böyle bir yöntem geliştirmiş. Bana çok enteresan gelmişti bu fikir o yüzden paylaşmak istedim. Sanırım benzer bir şeyi ben de yapacağım ve arsa yatırımlarından tamamen çıkacağımı pek düşünmüyorum o yüzden. Buradaki durağan varlıkları daha aktif ve likit varlıklara çevirdikten sonra ve çevirirken mutlaka bir pay ayırıp yine bundan 8-10 yıl önce yaptığım gibi birkaç tane daha gelişmemiş bölgelerden makul fiyatlı arsalara mutlaka yöneleceğimi düşünüyorum. En azından plan böyle.

Tabi artık çok uzatmayalım bu kısmı arsa tarafını bir kenara bırakalım bence. Plana devam edelim. Ha tabi bu arada 3-4 yıl içinde belki inanılmaz gelişmeler olur piyasada yani gayrimenkul piyasasında ve benim bulunduğum bölgede umarım. Bir anda arsalar tahminimden çok daha hızlı bir şekilde prim yapar ve ikisinde de villa inşaatı olacak duruma gelir, böyle olursa zaten plan otomatikman kendini tamamlamış oluyor ama her zaman için makul hedeflerle ilerlemek daha mantıklı olduğundan bu seçeneği ben çok göz önünde tutmuyorum ve makul getirileri planıma dahil ediyorum.

Ayrıca bu kısmı şunun için anlatıyorum: normalde portföyden konuşurken pek buralara girmiyoruz o yüzden biraz daha detay vermek istedim bugün ve nasıl düşündüğümü göstermek istedim sadece biraz. Arsa yatırımı yapmak da çok kolay o yüzden anlatıyorum biraz. Sadece alıyorsunuz ve bekliyorsunuz. Her gün fiyatını kontrol edemiyorsunuz. Ya da getiri oranlarına net bir şekilde bakamıyorsunuz. Ekran takibi yapamıyorsunuz. Hatta şöyle diyebilirim bazen arsa kısmını tamamen unutuyorum, birkaç hafta veya bazen bir ay hiç aklıma gelmediği oluyor. Keşke borsa için de aynı şeyler geçerli olabilseydi çünkü en azından haftada birkaç kez hisse fiyatlarını kontrol etmekten kendinizi pek alamıyoruz maalesef.

Ama, planın borsa kısmına geçelim artık bence. Sanırım fark edebileceğiniz gibi çok fazla çeşitlendirilmiş bir portföyüm yok, 5-6 tane şirkette ortaklığım bulunuyor. Yaklaşık bir sene öncesine kadar iki tane daha şirket vardı ve onları satıp portföyü biraz daha odaklı bir hale getirdim. Şu anda da benzer bir şeyi düşünüyorum ve tekrardan sadeleştirme yapmak istiyorum fakat nereden neye kesik atacağımı ve portföyden çıkartacağımı henüz tam olarak bilemiyorum. Şu anda kafamı kurcalayan en büyük problemlerden biri bu konu. Bir portföy mühendisliği yapmak konusunda çok istekliyim ve şu ana kadar yaptığım şey de bu aslında. Aynı bir kadro mühendisliği gibi bir ilk 11 belirlemeye çalışıyorum tabi çok daha dar bir şekilde 5-6 tane şirketle bunu yapıyorum ve oldukça uzun vadeli düşünerek bir kadro kurmaya çalışıyorum yani sadece önümüzdeki çeyrek, önümüzdeki yıl değil; belki önümüzdeki 10 yılın en güvenilir ve büyüme odaklı, marka olan kaliteli şirketlerini seçmeye çalışıyorum ve bu oldukça zor bir iş. O yüzden yanlış kararlar vermek yerine şimdilik hiçbir şey yapmamak çok daha doğru bir tercih gibi görünüyor ve aslına bakarsanız eleyeceğim şirketlerin ve oradan gelecek kapitalle daha da odaklayacağım şirketlerin arasında inanılmaz bir fark göremiyorum ve çok düşük farklar için risk almak istemiyorum. Kısa vadede bu tarz kararlarda bazı şirketler riskli görünebilir ama zaman dilimini 5 yıl, 10 yıl gibi periyotlara çektiğimizde bu risk tamamen ortadan kalkabilir ve ben de bunun hesabını yapmaya çalışıyorum aslında.

Tabi 1 milyon dolar için ve hatta daha fazlası, alt limit olarak belirlediğim bir hedef bu, 2027 yılı gibi bir zaman limitimiz var. Bazı yatırımcıların düştüğü veya düşebileceği bir hatadan tam bu noktada bahsetmek gerekiyor çünkü çok alt hedeflerde bile benzer bir şey yaşamıştım. Şöyle; kendinize bir hedef koyduğunuzda yani ara hedeflerden bahsediyorum. Genellikle bir zaman limiti devreye giriyor. Yani mesela yıl sonuna kadar 500 bine ulaşmak istiyorum gibi bir hedef beliriyor yol haritasında. İşte bu çok tehlikeli. Elbette bir hedef olarak kendimize kontrol edebileceğimiz ve başarı kriteri olarak belirleyeceğimiz bir zaman dilimi seçebiliriz ama; bir noktada, belki işler kötü gidebilir veya piyasalar çok enteresan hareket edebiliyor; işte hedefe zaman olarak yaklaştıkça gerçekleşemeyeceği görüldüğünde risk alınmaya başlanıyor. Tehlikeli olan kısmı burası. İstenilen zaman diliminde hedefi gerçekleştirebilmek için en başta belirlediğimiz prensipleri devre dışı bırakabiliyoruz ve genellikle piyasayla birlikte değişirken, gelişirken kendimizi çok zeki sanıyoruz. Değişerek geliştiğimizi düşünüyoruz. Bazen piyasalarda değişmeden kalabilmek acı verici olabiliyor ama doğrusu da biraz aslında böyle yapmak. Piyasa şu anlamda değişken; Bay Piyasadan bahsettiğimizde detaylarına girmiştik hatırlayanlar vardır. Bay Piyasanın birçok sağlık sorunu ve ciddi bir alkol problemi var. O sürekli takip edilecek iyi bir arkadaş değil. Biz onun duygu durumlarıyla korku ve açgözlülük endeksinde bir aşağı bir yukarı gitmesiyle ilgilenip aynı şekilde davranırsak ve ona uyum sağlarsak; bu değişim bir gelişme anlamına gelmiyor ve genellikle sonu kötü bitiyor. Çok fazla görüyorum bunu çevremde.

Tabi hedeflere tekrar dönersek; 2027’ye kadar, arsalardan birini likit piyasalarda portföye dahil etmiş olmayı umuyorum dedik ve bunu aslında çok daha kısa bir sürede hedefliyorum. Çünkü halihazırda ortağı olduğum şirketlerdeki payları artırmayı düşünüyorum. Çok daha ölçeklenebilir bir kapitale dönüşüyor bu şekilde. Henüz çok uygulamadığım bir şey var ama zamanı geldiğinde istediğim anda bir tuşa basarak rahatlıkla portföyü yönetebiliyor olmayı istiyorum. Tek sebep bu da değil; gayrimenkul işin içine girince getiri oranlarımı hesaplayamıyorum gerçek anlamda. Arsaları hesaplamadan şu anki haliyle piyasaların ve çoğu profesyonel yönetilen fonların üstünde bir getiri oranım var ve çok uzun bir süredir sağlıklı bir şekilde yapabiliyorum bunu o yüzden hem kapitali daha iyi ve verimli kullanabilmek için hem de getiri oranlarımı çok daha iyi hesaplayabilmek için arsa tarafından piyasaya doğru hep bir çıkış arıyorum.

Tabi piyasalardaki likit pozisyonlarımız ayrıca şu anda bir kişinin finansal bağımsızlığını sağlayabilecek bir noktada ama biz iki kişiyiz. Hatta üç kişi olmayı istiyoruz çok uzak olmayan bir gelecekte. Ve bu değişiklikler her şeyi etkiliyor. Ama işin bu kısmı henüz çok karmaşık göründüğünden ve net bir yorum yapmak mümkün olmadığından biz piyasalardan devam edelim. Şu anda önümüze baktığımızda yıllık dolar bazlı %10’un biraz üstünde bir getiri oranı yakaladığımız durumda 2027 sonuna kadar hedef gerçekleşmiş oluyor. Şimdi sanırım fark ediyorsunuzdur, burada hedefi bir sayısal olarak daha rahat bir şekilde takip edilebilecek bir noktaya çekmiş olduk. Ve geçtiğimiz yıllara baktığımda dolar bazında bunun çok üstünde bir getiri oranı sağlamışız. Tabi büyük bir kısmını belki de bitcoin e ve büyüme hisselerine borçluyuz. Mesela 2022 yılında dolar %40 artmış; portföy getirisi de %290 oldu aynı dönemde. Yani aralarında %250 gibi fark var fakat bunu bir kıstas olarak sanırım sonraki yıllara taşımak pek gerçekçi bir şey olmayacaktır. Çünkü doların neden artmadığının da farkında olmamız lazım bir yandan. Ve yine bir parantez açmak lazım; portföy getirisi derken, portföyün büyüme oranından bahsetmiyorum çünkü o şekilde hesaplamak yanıltıcı görünüyor. Aynı fonlar gibi gerçek getiri oranlarını hesaplıyorum, portföyün büyümesi belki %400’dür hesaplamadım onu geçtiğimiz yıl için. Hesaplaması da kolay aslında sadece sizin içeri soktuğunuz paraları getiri anlamında değil de toplam portföy büyümesi üzerinden takip ettiğinizde çok basit bir şekilde ulaşıyorsunuz bu rakama. Geçtiğimiz yıl başında portföy ne kadardı, bu yıl sonunda ne kadar oldu? Büyüme oranı buradan çıkıyor zaten. Ama yılbaşında 100 bin liralık bir portföy diyelim ki %200 getiri sağlamış olsun. Portföyünüzün getirisi bu aslında. Sizin yaptığınız eklemelerle diyelim ki yıl içinde 200 bin liralık bir ekleme yaptınız portföy toplamda 400 bin lira oldu. %500 büyüdüm diyebilirsiniz ama %500 getiri sağlamadınız ve bu biraz yanıltıcı oluyor. O yüzden aynı fonlar gibi saf getiri oranlarını takip etmek her zaman için daha doğrusu gibi görünüyor ve bir de tabi piyasayla kendinizi daha iyi kıyaslamış oluyorsunuz bu şekilde.

Şimdi bu parantezi kapatırsak; dolar bazında gerçek %10 getiriye geri dönersek; şu anda 2023 için dolar bazında getiri kıyasında %4 gerideyim. Yani dolar benden %4 daha fazla getiri sağlamış durumda tabi burada yine arsa getirilerini hesaplamadığımdan dışarıda bırakıyorum onları. Yıl sonuna kadar en azından %15 gibi bir fark atmam lazım dolara. Ve bu yıl yıl baktığımızda böyle aslında. Bazı yıllar belki doların bir miktar altında kalınabilir ama ondan sonra aynı geçtiğimiz yıl gibi bir çarpan yılı öyle bir şekilde gelir ki; bütün geçmiş birkaç yılı getiri anlamında düzeltmiş olur.

Peki dolar bazında %10 getiriyi nasıl yapabiliriz? All weather portföy diyorum ben buna, daha doğrusu Ray Dalio öyle diyor ve ben de ondan kopyalamaya çalışıyorum. Hatta ne demek istediğimi daha detaylı anlamak için Metamodern Portföy Teorisi bölümüne mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim çünkü burada pek detayına girmeyeceğim. Sadece şunu bilmemiz lazım: her şarta uygun bir portföy yaratmamız lazım. Bitcoin ve altın ve hatta gayrimenkul işte burada devreye giriyor. Özellikle de bitcoin. Sanırım yaklaşık 6 yıldır bu şekilde bir oyun planı içindeyim ve bu süre içinde bitcoin belki defalarca kez %50 üzerinde düştü, ama portföye sağladığı bambaşka bir özellik var. Çok ciddi bir asimetri yaratıyor ve dolar bazında değerleniyor. Paritesi dolar yani. Böyle düşününce ve önündeki yüksek potansiyelli yolu hesaba kattığımızda portföyü yıllardan beri yaptığı gibi hem dengede tutmaya devam edecek hem de aynı zamanda çok ciddi bir getiri potansiyelini taşımaya devam edecek veya gerçekleştirecek potansiyelinin bir kısmını. Eğer böyle bir şey olursa; plan çok çok daha erken bir zamanda tamamlanmış olur ama makul planlar kurmayı ben daha çok seviyorum.

Hep bahsettiğim bir şey var; çok uzun vadeli oyunlar oynuyorum aslında. Ve o yüzden her zaman için kendimden çok emindim. Kısa vadeli olarak bir sürü şüphem var, sürekli her şeyi sorguluyorum ve sürekli yaptığım şeylerin sağlamasını almaya çalışıyorum ama uzun vadeye baktığımızda beklentilerimin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerçekleşeceğinden neredeyse kuşkum yok. Çünkü sürekli, özellikle kendimi sorgulayacak prensiler benimsemiş durumdayım. Realitede kalmamı sağlıyor prensiplerim. Hata yaptığımda kabul ediyorum ve hatalarımdan ders alarak bir daha tekrarlamamaya çalışıyorum. Covid döneminde tüm hisseleri satma hatası yaptığım gibi veya yine 2021 yılı sanırım olması lazım; ucuz kredi fırsatlarına şüpheyle yaklaşıp güvenli bir kaldıraç kullanmamak gibi hatalardan bahsediyorum.

Sanırım plan yeterince net anlaşılıyordur; sadece yapmaya çalıştığım şeyleri yapmaya devam edeceğim ve bu planın büyük bir kısmı özellikle beklemek tarafında yoğunlaşıyor. Çünkü pozisyonlarımı çok uzun zaman önce aldım ve dediğim gibi uzun vadeli bir oyunun içindeyim. Belki ara sıra bu bölümü tekrar bir ziyaret ederiz. Aslında zaten çeyreklik değerlendirmeler ve yıl sonu bağımsızlık raporu mutlaka yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Tekrar aynı başlığa yani zaman zaman dönmüş olacağız. Tahminim bu ara hedefle ilgili 2027’yi beklemeye gerek kalmayacağı yönünde ama kendime aşabileceğim oldukça küçük engeller koyuyorum ve rahatıma düşkünüm aynı Buffett ve Munger gibi. Ve bu hedefi yakalayacağımı da çok iyi biliyorum. Tıpkı iş hayatına girmeden önce babama ileride kendi işimi yapıp aylık şu kadar kazanacağım derken olduğu gibi veya iş hayatında bir noktada artık istifa edip bağımsızlığımı ilan edeceğimi bildiğim gibi, hala benzer bir odaklanma halindeyim. Ama lütfen bunlar yanlış anlaşılmasın, insan kendini zihinsel olarak böyle hazırlamalı bence ve kendi eşsiz özelliklerini keşfetmeli. Çünkü benzer şekilde eşsiz yanlarınızı kullanabilirseniz, sizin kurduğunuz oyunda kimse sizi yenemez. Yaptığınız şey ne olursa olsun; başkaları için adil görünmeyecek kadar eşsiz özelliklerinizi keşfetmeniz gerekiyor. Ben aynı o akarsuyun kenarında elinde değnekle karşıya geçmeye çalışan küçük çocuk gibi hissediyorum hala. 8-10 yaşlarındaki o çocuğa tekrar baktığımda gözlerindeki ve odaklanma halindeki yapısını; aradan 25 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen hala taşıdığımı hissediyorum. Aynı nehirde iki kez yıkanılamayabilir ama aynı suyun başına tekrar ve tekrar defalarca kez gelip, aynı odakla karşı karşıdan karşıya tekrar geçilebilir.

Önceki Bölüm

Berkshire Hathaway (2023) Yıllık Toplantısı – Part 2

Sonraki Bölüm

Borsa Sihirbazları: Stanley Druckenmiller

Latest from Blog

Uzun Vadeli Oyunlar

Bölümleri hazırlarken genellikle bir düşünce akışıyla ilerliyorum ve konunun nerede toplanacağını ya da nerede biteceğini başladığım

Birinci Kural: Para Kaybetme

Warren Buffett sürekli kullandığımız bir söz olarak bir keresinde şöyle demişti: “1. Kural: Para kaybetme. 2. Kural:

Öğrendiğim Birkaç Şey

Sahip olmak isteyeceğim neredeyse her şeye sahibim. Henüz elde edemedikleriminse yolumun üzerinde duran sadece birer checkpoint